31 Temmuz 2012 Salı

Eşek Arısı Kolonisi

Evimizin hemen ön balkonuna bir Eşek Arısı kolonisinin yuva yaptığını dün tespit etmiştim, Bu koloniden nasıl kurtulmam gerektiğini yazdığımda J. arkadaştan mantıklı bir çözüm gelmişti. Koloniye fazla bulaşmak istemediğimden arıcılık işiyle uğraşan köyümüz azalarından Erdal ARKALI ile irtibata geçerek yardım istedim.

Sağolsun kendileri biraz önce gelerek koloniyi yerinde tespit etti. 'Çözüm gayet basit, hava karardığında şeltoks gibi bir sinek ilacı sıkarak koloniyi yavrularıyla birlikte yok edeceksin.' dedi.
Kusura bakma azam, ben bu işe giremem, bu kadar canlının top yekün imha edilmesine karşıyım.

Netice itibarıyla, koloninin burada, yuva yaptıkları yerde, istedikleri zamana kadar ikamet etmelerine izin verdim. Ben koloniye dokunmayacağım, inşallah koloni de bana dokunmaz. Ne kadar tehlikeli olursanız olun, madem geldiniz benim evimi yurt edindiniz istediğiniz kadar kalın burada.

CerenJ Günlüğü 1

CerenJ ağacımı dikeli 5 gün oldu.

Resimden de anlaşılacağına göre ağaç dimdik ayakta, yapraklarda ve dallarda ne bir sararma ne de bir kuruma görülmemektedir. Bu demek oluyor ki, ağaç tutmuştur, yerini sevmiştir, büyümeye hazırdır...

İki günde bir, güneş gidince, hava nisbeten de olsa serinleyince suluyorum.

Demin fotoğrafını çekerken boyunu ölçtüğümde 90 cm. geldi. Bundan sonra muntazaman boyunu ölçeceğim. Dibine diktiğim söğen isabetli oldu, devamlı esen rüzgarlardan sallanıp köklerinin oynaması engellendi. İple bağladığımda gene isabetli olmuş, derli toplu duruyor... 
CerenJ'in üst dal yapraklarını yakından görüntüledim. Ağacın bu seneki filizlerinin ne kadar yeşil ve canlı olduğu görülmekte olup, endam bakımından bahçedeki diğer ağaçlarla boy ölçüşebilecek duruma gelmiştir.

Mübalağasız günde 20 kez kontrol ediyorum ağacımı, ne doktor ne hemşire hastasını bu kadar kontrol etmez...

Söyleyecek kelime bulamıyorum, emeği geçen herkese selam ve hürmetler.
Gelemer Ağası...

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Evdeki Börtü Böcekler...

Bu yaz köye geldiğimden bu yana evin içerisinde ve bahçede denk geldiğim börtü böceklerin görüntüleridir.

Bu yeşil çekirge evin içerisindeydi.
Bu fosilleşmiş kertenkele büyük ihtimalle baharda ben buradayken evin içine girmiş, Çorum'a gittiğimde kapıyı üzerine kapamış olmalıyımki geldiğimde açlık ve susuzluktan ölmüş olduğunu gördüm. 
Bahçedeki incir ağacının yaprağına kamufle olmuş bir çekirgemsi yaratık. İncir yaprakları bir elin avucundan büyük olur, böceğin büyüklüğünü siz tahmin edin.
Bu, akşam uçan böceklerden, karanlıktan evde lambanın ışığına gelen bir böcek. Görüntüsü çok orijinal, Tavus kuşu gibi antenleri  var, gri ağırlıklı bir renge sahip olup gösterişli zar kanatları var.
Çok acaip bir örümcek, fotoğrafını çektiğim an, flaş patlar patlamaz ağıyla kendisini aşağıya sarkıtıp kayboldu. 
Bu akrebi de sabahleyin görüntüledim. Larva gibi bir şeyi avlamış onu yemeye çalışıyordu, kendisini yakından görüntülediğim halde kaçmayıp yemeğini yemeye devam etti.
Bu da ön balkondaki tavana yuva yapmış eşek arısı kolonisi, İşte bunlardan korktum, arı kovanına çomak sokmak istemedim ama en kısa zamanda bunları yok etmem lazım. Balkonda yemek yerken hemen başımıza üşüşüyorlardı, koloninin bu kadar yakında olduğunu bilmiyordum. Hiç bu kadar kalabalık bir Eşek Arısı kolonisi görmemeiştim.

Ne yapsam, bunları nasıl yok etsem ki?

29 Temmuz 2012 Pazar

Patlıcan Kebap

Mercan yenge, konuyu sizin için açıyorum.

Bu gün bir tek MHRMH oruç tutmuştu, Saat 15.00 gibi denizden eve gelince çok acıkmıştık, ne yapalım derken Şrf'nin aklına Patlıcan kebap yapılması geldi.

Bunun için hemen ocağı yaktı, ben de malzemeleri hazırladım.
Hatırlıyor musunuz yenge, hani ben 2002 yılında emekli olduğumda Çorum'a gelmiştiniz ya...

Seydim göletine gitmiştik, Naci bey balık tutuyordu, Mustafa ufacıktı göletin sularında oynuyordu, Ben bir patlıcan, bir köfte diziyordum şişlere...

İşte yıllardan sonra gene ondan yaptık... Ama bu sefer 3 tane yaptık, sayımız günden güne azalıyor ya...

Yerken hep sizin kulaklarınızı çınlattık...

Öyle mi Yatsam, Böyle mi Yatsam, Şöyle mi Yatsam?

Bu konuyu kedileri seven F.D. arkadaşım için yazıyorum.

Saat 15.00 gibi denizden geldiğimizde Karakız kedimiz kapının önünde bizi bekliyormuş. Çok susamış, suyunu içer içmez kapının önüne yattı. Burası karidor gibi, rüzgarın geçiş yeri olduğundan nisbeten esiyor.  Yatar yatmaz uyumaya başladı.
Uykusu ne kadar çok gelmişse o sıcaklarda bir o yana dönerek, bir bu yana dönerek şekil şekil yattı.
Rüzgardan kapının çarpmaması, kedinin sıkışmaması, gelen geçen aile sakinlerinin kediye basmaması için elimizden gelen gayreti göstererek, Karakız kedimizin istirahat buyurmasını sağlamaya çalıştık.
Bir ara kıvrıldı gerçek kedi uyumasına geçti...
Bir ara başka bir şekilde yattı...
Epey bir süre uyuduktan sonra uykusunu alarak kalktı.

Karaincir veya Datçalıcası Özil Plajı

Datça'ya geldiğim yıllarda denize girdiğim ilk plajdı Özil...

O zamanlar bir tane sazlardan yapılma bakkal gibi bir şey vardı, genelde tekel maddeleri satan bir amca vardı buralarda. Okalüptus ağaçlarının arasından geçerdik buraya gelirken, yolun sağı solu ağaçlarla kaplıydı. 
Daha sonraları buraya yukarıda görülen evler yapıldı. Evler tek tip, beyaz ve çatısız olarak yapıldı.
Karaincir koydular buranın adını sitenin yeni sahipleri. Sitenin içide mahalle gibi oldu, güzel güzel evler yapıldı, evlerin bahçelerine envai çeşit çiçekler, ağaçlar dikildi. 

Şimdilerde efendi bir arkadaş buraya güzel bir lokanta, cafe, restorant yaptı, plajı süsledi. Yerli yabancı turistlerin hizmetine açtı.   
Bizdeki eski alışkanlık işte, 12 yıldır geldiğimiz aynı yerde oturmak, biz bu ufak ağacın altında otururuz hep buraya geldiğimizde, 12 senedir.

Bu gün Şrf'yle erkenden kalkarak iki ağaç daha düşürdükten sonra sabah 09.00 gibi doğru buraya geldik, sıcaklar bastırmadan denizimize girdik.
Aha, bu fotoğraf neden bu kadar büyük çıkmış ki?

İşte böyle Özil Plajı'nın hikayesi...

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Havalar Çoooook Sıcak...

Havalar Çok sıcak, bu gün pazar yerinde kendimi öldüm sandım.

Datça'nın Pazarı...

Şimdi bakacağınız bu fotoğraflar internetteki en kapsamlı Datça pazarının fotoğrafları olacaktır. Fotoğrafları sıraya koymuştum ama netteki kopukluktan sıralar karıştı. Gerçi fark etmez, pazara bu sokaktan gireceğinize diğer sokaktan girmiş olacaksınız, netice itibarıyla gene pazara girmiş olacaksınız.

Pazarın girişindeki manav, burası pazarda dahil olmak üzere tüm hafta sonu açık.

Pazarın hemen girişinde Fethi BIÇAK amcamın tezgahı. Kendisi dağlardan topladığı otları nane, kekik, narpuz, adaçayı, keçiboynuzu öğütülmüşü, karabaş gibi otları satar. Sattığı malzemelerin ne işe yaradığını, hangi organa iyi geldiğini internetten indirdiği kağıtlarla alıcıları bilgilendirir.
Bal, bakliyat satılan bir tezgah.
Gene köylülerimden birinin tezgahı, mevsimin en bol olan ürünlerinden.
Burada da vatandaşın birisi gözünüzün önünde yufka açarak satıyor.
İncirler ilk defa bu hafta pazara çıktı.
Pazarın kurulduğu sokaklardan birinin görüntüsü.
Pılı pırtı, tişört, iççamaşırları satılan sokak.
Bir deri mamulleri satan pazarcı. Her türlü deri eşya mevcut.
Bayanlara hitap eden bölüm, buranın fotoğrafını çekerken çok sıkıldım.
Zeytin ve yağ satan satıcı, Yaka köylüymüş.
Peynirciler bölümü.
Tavuk mamulleri satan karavancı, alıcı ise bizim Şrf...
İncik boncukçular. Bu fotoğrafı yakalamak için çok beklerdim, zira önü çok kalabalıktı.
Pazar yerinin ana caddeden girişi, PTT'nin yanından.
Gene incik boncuk satan bir tezgah.
Elbiseciler bölümü.
Bu da Abdullah amcam. Sabah erkenden gelmiş, bademleri bitirmiş, elinde bir tek Kudret Narı kalmış. Kudret Narı dedikleri şeyide kendisi yapıyor. Ufak kavanozların içerisine öğütülmüş kudret narı koyduktan sonra birazda zeytin yağı koyuyor, mideye iyi geliyor diye 8 liradan satıyor.
Zeytin yağı, badem, vs. satan bir dükkan.
Her cumartesi Yunan adalarından Yunanlılar geliyordu pazara, onlara baktım ama göremedim, belkide öğlenin sıcağında bir yerde oturmuşlar havanın biraz serinlemesini bekliyorlardı.

27 Temmuz 2012 Cuma

Bademler Oluyor

Badem ağaçları cins cins olduğu için hepsi bir anda olmuyor. Cinsine çeşidine göre yavaş yavaş olmaya başladılar.

Bademleri düşürmek için sabahın köründe kalkıyorum. Genelde sabahları rüzgar esmiyor. Esmeyince de adamı öldürüyor.  Ağaca sırığı vurmaktan adamın kolları kopuyor, bazende inatçı bir badem çıkıyor vur vur düşmüyor.

Fotoya yakından bakılırsa ne kadar kan ter içinde kaldığım anlaşılacaktır.
Bir ağaçtan iki çarşafa yakın badem düşürdüm. Bu gün çalıştığıma değdi.
2-3 gün güneşte kurumaları yetecek.
Dediğim gibi bademler cins cins, soldakiler daha önce topladıklarım, sağdakiler ise bu gün topladıklarım. Sağdakilere 'Akpayam' veye 'Kababağ' diyorlar. Ekonomik değeri diğerinden daha yüksek.

Bu sene verim az, düşüreceğüm 16 ağaç daha kaldı. Ancak 3 ağaç bir aya kadar açacaklar galiba.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Datça'da gece...

İftardan sonra köy cehennem gibi yanıyor, ne lodos ne poyraz. CerenJ ağacının yaprakları bile kımıldamıyor.

Datça'ya indik, deniz kenarına, orada da kıpırtı yok. Nem ve tuz birbirine girmiş.  

Ne deniz dalgalı, ne hava oralı...

Akdeniz'de yakamozlar,  sahildeki gazinolardan şarkı türkü nağmeleri,
Datça'da boşaldı zaten, biz bizeyiz dostlarla. Artık sokaklarımız ıssız, caddelerde park edecek yerler kaldı bize, gürültü gitti. İhtiyarlar burada...