31 Ağustos 2012 Cuma

Terzi Elvan'ı Yolcu Ettim

Elvan abimi yolcu ettim.

İşlerinin yoğunluğu nedeniyle yanımda 1 haftadan fazla kalamadı, kaldığı süre içinde de istediği yerlere götürdüm. Burada Terzi Elvan Ege Denizinde yüzerken.
Palamutbükü'nde şemsiye açarak Tavşan adasının  karşısında denize girdik. 
Datça Mare'de Terzi Elvan.
Muhammet amcanın Antalya'dan yanına gelen arkadaşı Kenan bey ve Elvan abimle pek fazla kalabalık olmayan Betçe koylarından birinde piknik yaptık. 
Elvan abime söz vermiştim. bahçesinin girişine asması için mermerden bir yazı yazdırmayı. Mermerci Yavuz'u arayarak hemen bir mermer hazırlamasını söyledim, Yavuz, yazıyı yazarak mermeri getirdi, gözümüzün önünde boyayarak zımparaladı
Karşımıza çıkan yazı bu... Ulan Yavuz, senin yapacağın iş bu kadar olur...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Elvan Abim Geldi

Elvan abim geldi, Elvan abimi o kadar özlemişim ki Marmaris'ten gelirken Datça'ya 20 kilometre kala Sörf Tatil Köyü girişinde karşılasım.
Elvan abimin yol yorgunluğu.
Çorum'un soğuğundan Datça'nın sıcağına gelen Elvan abim gelirken bana ve kendisine çok güzel tşörtlerden almış bi örnek giydik..
Datça, Ege Denizinde Elvan abim ve ben... Akdeniz'deki görüntğler sonra.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Köyümde Düğün

Geçen köyümde düğün vardı biraz fazla kaçırmıştım demiştim o konuyu açıyorum.
 
Düğün sahibi Zeki amcanın damadı aslen Datçalı olup Reşadiye mahallesinden köyümüz eniştelerinden emekli pol.me. Halil beyin -sağdaki gömlekli- oğlunun düğünü idi.  
Buralardaki adete göre önce yemek verilir akşamlayın da Balo dedikleri herkesin en güzel kostümlerini giydikleri takı takma merasimi olur.
 
Yemek köyümüzün okul meydanında verilir. Eski kapanan okulda, şimdilerde buradı hanımlar için çeşitli branşlarda kurs yeri olarakta kullanılır.
Köyümüz hanımları Harmandalı oynarken...
Düğünden enstanteneler. Çok yorgun olduğum işin detaylara giremiyorum affedin beni.
Düğünün orkestrası Ezgi grubu.
Yemek hazırlayan hanımlar.
Yemek boşlarını yıkayan hanımlar.

 Halil bey, düğününüz gerçekten çok muhteşem geçti, genç evli kardeşlerime ömür boyu mutluluklar dilerim.

Tansiyon

Resimdeki görüntüyü demin aldım net çıkmamış ama okunuyor. 19.8'e 11. küsür. Dün akşamdan beri böyle devam ediyor.

Akşam geç saatlerde utana sıkıla Haşim ağabeyimi aradım, sağ olsunlar gerekli ilgiyi gösterdiler.

Durum halen devam ederse hastaneye gideceğim, bana bir şey olursa hakkınızı helal edin, ara sıra ben yorumu kaydedemezsem de bir şeyler yazın, hepinizi çooook seviyorum...  Gelemer Ağası.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Door'daki History -KAPIMDAKİ TARİH-

Bu konuyu Değerli History Arkeoloğumuz f.d. Hocamız için açtım.
 Yabancı dilim olmadığı için büyük eziklik hissediyorum, bu eziklik benimle birlikte Hızırşah Mezarlığına kadar gidecektir.
 Evi ilk yaptığım sıralar rahmetli Arif CENNET amcam hayatta, Memetçe amcam felç geçirmemişti. Bana büyük yardımları dokunmuştu her ikisininde...

O yaşlarında 15 traktör kadar taş toplamışlardı tarlalardan, bağlardan, bayırlardan...

Bu kapımın önüne koyduğum tarihi değeri çok yüksek olan dibek midir nedir, bu şeyi M.Ö. yaşamış insanlar yapmışlar. binlerce yıl sonra Memetçe amcam bunu bir tarladan bularak traktöre atıp benim inşaat halindeki evime getirdikten sonra 'Gkhn efendi bunu senin için getirdim, kapıyı yapacağın zaman babanın üzerine koy.' demişti...
Ben ayakta kaldıkça bu eser 'Göğ girsin kızıl çıksın'ki burada kalacaktır...

Dayanamıyorum...

Değerli Allahım, Tanrım... Bu yazımı isyan olarak kabul etmeyin lütfen, siz beni tanırsınız 52 yıldır ben sizin kulunuzum...

Bazen ben size kızmışımdır, bazen de siz bana kızmışsınızdır. Ama ben sizi hep hatırladım, özellikle izli mermilerin ateş böcekleri gibi uçtuğu zamanlarda, mayınların kulakları sağır ettiği zamanda, pimi  çekilmiş el bombalarının kirpiklerimde asılı olduğu zamanlarda, ölümle yaşam arasında 1 cm. kalmışken hep ben sizi hatırladım... Ama siz beni hiç hatırlamadınız, milyarlarca insan arasında beni hatırlamamanızda doğaldır,

Dereceye bakıyorun saatin 10.00'unda 32'yi gösteriyor, işte Tanrım ben buna dayanamıyorum, şok sıcak... Bana sıcaklara dayanacak güç ver Tanrım... Başka bir şey istemiyorum.    
Size de söz veriyorum, bir daha dünyaya getirecekseniz beni Kardan Karı'yla evleneceğim... Yemin ederim ki yetti bu sıcaklar Dayanamıyorummmmm...

21 Ağustos 2012 Salı

Uyanıııın...

Uyannnnn C. uyan da bir şeyler yaz, siz erkenden kalkardınız hep...
Uyannn J. yedikleriniz içtikleriniz sizin olsun gördüklerinizi yazın. Yollar ne durumda, köprüler ne durumda, Canım Anadolumun yolları nasıl, dağları tepeleri ne durumda?

Uyanıııın, şu kısacık ömrü uykuya feda etmeyin, sonra çok ararsınızzzz...

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Marabamın Ardından...

Marabam Şrf düştü aklıma nereden düştüyse... Yalnızlık çekilmiyor, o varken her şeyim düzgündü, yaşantım düzgündü. Evin içine giriliyordu, şimdilerde ise eve girmek bile istemiyorum. Deşildi yarelerim durup dururken...
Çatılara, damlara çıkartırdım marabamı.
Kendim çıkamadığım ağaçlara çıkartırdım, ne dersem deyim gıkı bile çıkmazdı ağasına...
Ne kadar çalışkandın sen marabam. Senin sayende ağa olduğumu anladım... Elalemin marabaları daha uykudan kalkmadan sen bahöenin bitmeyen işlerini bitirmiş olurdun.
Ağaçlara çıktığın, damlara çıktığın yetmiyormuş gibi tansiyonun olduğu halde yerlerede eğilip kalkardın.  
Hiç unutmam, bir gün ben uyandığımda sen güneş doğmadan önce kalkmış, yumruk büyüklüğündeki taşları bile elarabasıyla toplamış bir köşeye yığmıştın, hem de 10 araba...
Zaten kaşın yok, kipriğin yok çeper marabasın birisin, bunlarda yetmez gibi benden habersiz yakmaya kalkıştığın çalılar yüzünden yaktın gittin olmayan kaşını kipriğini.  
Ufacık şeylerden mutlu olmasını bilirdin, ben batan sigara gemisinin içine girdiğimde sen çalı çırpı kırarak zaman geçirmiştin.
Bir gün badem kırarken serçenin biri kırdığın bademleri çalmaya geldiğinde ufacık serçeye acımış bir avuç badem vermiştin serçelere. Millet bir avuç darı için atmacayı vururken... Seni çok özledim marabam...
Bahçende bir tutam ot bırakmamıştın, tertemiz etmiştin 2 dünüm bahçeyi. Topladığın çalıların otların görüntüsüne dayanamayıp yakardın onları. Aydın bir gün demişti 'Anne sen köyde yaşasaydın köyün en çalışkan kadını olurdun' diye, Marabam sen çok çalışkandın...
Ben öldü sandığım badem fidesini sulamaktan vaz geçmiştim, sen inat ettin suladın, dirilttin ağacı... O ağacın duası bile öbür dünyada yeter sana marabam...
Ağan parasız kalmasın, köylüsüne rezil olmasın diye Datça pazarında badem bile sattın marabam, ben seni nasıl özlemem...

Bahçemden Güneşin Doğuşu

Bu fotoğrafı CERENMUS kardeşim için saat 06.40'da görüntüledim...

19 Ağustos 2012 Pazar

Köyümde Bayram

Bu gün mübarek Ramazan bayramıydı, köyümde geçirdiğim kaçıncı bayram hatırlamıyorum. Gene sabah erkenden kalktım, önce köyümün mezarlığına gittim.  
Köyümüzün mezarlığı yalnız burası değil, bunun yanında sağında solunda da bunun gibi mezarlarımız var.
Önce rahmetli Arif CENNET amcamın mezarına gittim,
Golcu amcama uğradım. Kendisi ilçemizin ilk Kolcularından, gümrük memurlarındandı, çok değerli bir amcamızdı. Kolcu Ahmet amcamızın büyük oğlu Sercan bir zamanlar Fenerbahçe'nin fotbolcusuydu. Buralarda Kolcu'ya Golcu derler şive farkı. 

Golcu amcam ve Arif amcama ve diğer ölmüş köylülerimizin ruhlarına fatiha okuduktan sonra köye geldim.
Köy kahvesine uğradımü köylülerimle bayramlaştım ama fotoğraf çekmedim. Aşağı kahveye Memedin Gaveye geldim burada da Zeki ace, İhsan ve geçenlerde felç geçiren Memetçe vardı, onlarında bayramını kutladım.
Zeki ace'nin değişik tipli köpeğiyle de bayramlaştım, köpek çok güzel ama.  

Oradan Abdullah amcamın bayramını kutlamaya elini üpmeye gittim.
Bu fotoğrafın bir aşağıda olması gerekiyordu yanlışlıkla buraya gelmiş. Abdullah amcam bana bayramlaşmaya geldiğinde saat 17.00 olmuştu berberce Knidos yolu üzerindeki köylümüz Vahdet beyin lokantasına gelerek bir şeyler yeyip bir de ufak rakı içtik.
Abdullah amcam bayramlaşmaya geldi.

Sonra köyümde çok sevdiğim  çocuklar geldiler.  Şevval'in o güzel konuşmasını videoya aldım. Buradan tüm İslam aleminin Ramazan bayramını kutlarım...  Gelemer Ağası...

17 Ağustos 2012 Cuma

Kırmızı Biberi Kurutmak

Sabahları erken kalkarım ben saat 05.00 gibi. Şu kalan kısa ömrümüde uykuda geçirmek istemediğimden. Hava ılık gayet güzeldi. İlerleyen saatlerde, saat 07.30 olduğunda termometreye baktım 28 dereceği gösteriyor. Arkadaş, bu kadar sıcakta olmaz insaf yani. İnsan oğlununda bir dayanma noktası var, bu kadar da sıcak olmaz ki, gün boyu gene 38'den aşağı düşmeyeceği belli oldu.

Konumuz kırmızı biberi kurutmaktı, bir hafta önce komşum Mehmet Ali beyden aldığım korkunç derecedeki acı biberleri balkonda bir yerlere bağlamış kurumasını bekliyordum, bir baktım kuruma emaresi yok. Havaların sıcak olmasına nazaran nem oranı yüksek olduğundan kurumadıklarına karar verdim.

Bu kadar acıyı ne pacacağımı sorarsanız, diğer pek acı olmayan pul biberlerle harmanlayarak tadını biraz daha acılaştıracağım. 
Dışarda kurumayacağını anlayınca biberleri içeri aldım, bir çiviyle iki lambanın arasına astım, burada gölge ve cereyanda kuruyacaklarına eminim, hem odaya da güzel bir görüntü verdi. Altından geçerken kafamı kaldırıp baktığımda değişik görüntüyü görünce biberleri tavana astığıma 'Ne iyi ettim.' diyorum kendi kendime...

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Datça'nın Begonvilli Evleri...

Bu konuyu çiçekleri çok seven Mercan yengeme ithaf ediyorum...