24 Kasım 2012 Cumartesi

"ŞEHİRLERİMİZ" Temalı Pullar...

M. Yengeme söz verdiğim gibi elimdeki ŞEHİRLERİMİZ serili pullardan görüntüler.
OSMANİYE
BAYBURT
KIRIKKALE
EDİRNE
IĞDIR
KARABÜK
BİNGÖL
Ve ÇORUM. 


22 Kasım 2012 Perşembe

Şrf'den 4 Pul Daha

Yıllardan beri ilk defa çıkarttığım pul defterimi Şrf görünce sevinerek bana 4 pul getirmiş defterime koysun diye. . 
Getirdiği pulların dördü de damgasız pullar. En yukarıdaki iki pul, İstanbul 14 üncü Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nın PTT matbaasında basılmış seri pullarından. 
                                              Bu da, f.d. Hanım'ın İngiltere'den yolladığı pul...

18 Kasım 2012 Pazar

AV

Arkadaşlarla sözleştiğimiz gibi dün saat 06.00'da yola çıktık. İstikamet, Ankara yolundan Sungurlu.  
75 inci kilometreden, Sungurlu yolundan ayrılıp Gökçe köyüne döndük. 
Gökçe Köyü, Stalin zamanında Kafkaslardan göç ettirilen, Büyük Göç dedikleri tarihte Türkiye'ye gelen Çerkez vatandaşlarımızın yaşadığı bir köy.  Av arkadaşlarım da Çerkez, Mustafa, Ümit ve Aydemir...
Gökçe köyü geçtikten sonra bir su başında sularımızı doldurduk. Dağlara çıktıkça sis de ona keza çoğaldı. 
Köpeğimiz BULUT
Av yapılacak bölgeye geldikten sonra arabamızı yolun kenarından biraz içeri girerek meşeliklerin arasında bir yere koyarak, avcılar operasyon elbiselerini giydiler. 
Av öncesi toplu fotoğraf; Aydemir, Ümit, Mustafa ve ben...
Av arabasının bagajı. Av ve piknik için her şey mevcut. 
Saatin 07.30 olmasına rağmen sis çekilmedi. 
Saat 09.00 civarı, görünürde av olarak hiç bir şey yok. Sis devam ediyor. 
Aydemir.
Aydemir önüne çıkan ilk uçara attı ve vurdu, yaban güvercini. "Şansımı kırmamak için vurdum." diyor. 
Dağların arasında bir havuz başı.

Bu bölgede av olarak Tavşan, Keklik ve Bıldırcın bulunurmuş.  
Saat 10.00 sıraları sisin çekilmemesi, çiğin devamlı yağması yüzünden ayakkabılarıma giren sulardan ayaklarım su içinde kalmasından dolayı, gruptan ayrılarak arabaya dönmeye karar verdim. 
Hava gerçekten çok soğuktu, arabanın yanına geldiğimde çalı çırpı parçaları toplayıp meşe dalları kestim. Lakin ateşi yakamadım. Ağaçlar çok ıslak.
Eldivenlerimin halini görün, çiğin nasıl yağdığını anlarsınız. 
Saat 11.00 sıralarında sis görüş mesafesinin 50 metreye, yer yer 25 metreye kadar düşmesinden dolayı, sağlıklı av yapılamayacağına karar veren grup yavaş yavaş arabanın yanına düşmeye başladı.  
Bu siste yanlışlıkla her şey olabilir. Ümit'in dönüşü. 
Avcılar ıslanan operasyon kıyafetlerini değiştirip kuru elbiselerini giydikten sonra yemek için hazırlıklar başladı.  
Ümit, Hamsi balıklarını yaparken yorulmuş olan Duman'da yanında. 
Avcılar çok acıkırmış. 3 kilo Hamsi almışlar. 
"Duman'ın boynundaki küçük zil ne işe yarıyor?" dediğimde; "Av sırasından zil sesinin kesildiğinde hayvanın av görüp ferma verdiğinin anlaşılması için." dendi. 
Bu sırada bazı ilginç görüntülerde yakaladım. Kaplumbağa sandığım bu şey (telefonu yanına koyduk ki kıyaslayasınız diye) meğerse devasa bir zehirli mantarmış. 
Başka bir çeşit mantar.

Bu bölgede mantar olur ama şimdi bu yağmurdan sonra güneş açması lazım. 
                                            Eve dönüş hazırlığı. Bayan Duman'da yerini aldı.

16 Kasım 2012 Cuma

Bir İnsan Ancak Bu Kadar Düzensiz Olur...

Bir ara uyandım, saate baktığımda 04.00'ü gösteriyordu; "Kavaktan tabuta girmeye az kaldı, yeter bu kadar uyuma Gkhn kalk! Güneşin doğuşunu seyret, kalan son günlerini uykuyla geçirme!" diyerek kalktım.

Kalktım ama odama gitmeyi canım istemiyor, bir insan ancak bu kadar düzensiz olabilir.   
Çalışma masamın üzeri bir sürü evrak dolu, faturalar dosyalanmak istiyor dosyalananlar kaldırılmak istiyor.  Sanarsınız ki maliye memuruyum ya da başka bir yerde Önemli İşler Müdürlüğünde önemli bir memurum.

Bu ne pislik lan...

Masanın üzerinde kağıtların yanında 7 numara zımpara kağıdı var, lan o ne işe yarıyor olum, ne işi var onun orada?

Şrf'yi sokmuyorum bu adaya, temizlik yapıyorum diye onu bunu karışık kuruşuk koyuyor, Benim karışık kuruşuklarımı karıştırıpta işin içinden çıkmamı zorlaştırma, sen karışma benim karışık kuruşuklarıma...

Bazen odamda sessiz ve sakin bir şekilde karışıklıklar içerisinde otururken birden elinde rotekatar gibi süpürgeyle dalıyor içeriye, başlıyor sesi çok çıkan süpürgeyi çalıştırmaya. "Tamam çatışma çıktı." diye irkiliyorum, derhal kovuyorum odadan...

15 Kasım 2012 Perşembe

DUPONT Çakmağım...

J. Arkadaşıma özenerek bu konuyu açtım. 

Dupont çakmağımı, 1991 yılında yanılmıyorsam Şişli Teşvikiye caddesi, Samanyolu sokakla Gökkuşağı sokağının kesiştiği bir dükkandaki (İst'da 13 yıl çalıştığım için tüm şehri ve uzak ilçelerini avucumun içi gibi bilirim Sokak Pol. idim) Dupont bayisinden almıştım.  
O sıralar çakmak koleksiyonu yapmak gibi bir alışkanlığım vardı. 

Arka planda Şrf'nin almış olduğu ve halen yapamadığımız puzzlemiz görülmekte hayal meyalde olsa. Serdik koca masanın üzerine puzzleyi 10 gündür orada duruyor. 
Ne kadar orijinal çakmak varsa almak isterdim, bir hastalıktı bu bende.  
Sonraları bu alışkanlıktan kurtuldum, elimdekileri de eşe-dosta dağıttım. Bu en değerli çakmağım hariç elimde hiç çakmak kalmadı diye bilirim. 

Çakmağın kapağına da ismimin baş harflerini yazdırmıştım orijinalliğini bozmak uğrunada olsa. 

Ne çakmaklarım vardı ama; çok değerli biri olan diğer çakmaklarımdan (Geçen ki Başkan Bush değilde babası Bush 1989 yılında Türkiye'ye geldiğinde biz korumalara özel yapılmış Türk ve Amerikan bayraklarının resimleri bulunan Zippo çakmağımı da birisine vermiştim ama kime verdiğimi bile hatırlamıyorum. İşte o çakmakla koleksiyon yapmaya başlamıştım.    
OFCK 75 seri numaralı Dupont çakmağımın arka görüntüsü.  
Şimdilerde, daha doğrusu senelerden beri kullanamıyorum bu çakmağımı, nedeni ise; gazını bulamıyorum. Bu çakmak diğer çakmaklara benzemediği için gazı da benzemiyor.

Biten çakmağı doldurmak için şu gaz yuvasından çıkarttığım, içinde yedek çakmak taşı bulunan yere, ufak bir tüp monte ediliyor. Diğer bir çakmakla tüp hafifçe ısıtıldığında tüpün içerisindeki gaz çakmağa transfer oluyor. ve çakmağı dolduruyor. 

Çakmağın orijini Fransa olunca buralarda bu tüpü bulmam imkansızlaştığı için çok sevdiğim çakmağımı kullanamıyorum. 

Bir de her tüp her çakmağa uymuyor. Benimki Sarı Dupont,, yukarıda görüldüğü gibi ufak parçanın içindeki renk sarı. Bunların mavisi, kırmızısı oluyor tüpü de ona göre alınıyor.      
Bu görseli kendi bloğumdaki "Bayrak Takıntısı" başlıklı konudan aldım. Zippo çakmağımı görüntülemek için. Çakmağın kendisi köyde durmaktadır. Zippo o kadar muazzam tasarlanmış ki anlatamam...

Her türlü hava şartlarında bile yanmaktadır, kar, kış, fırtına demeden...

Ama benim Zippo çakmağım ÇAKMA... Gerçek Zippo değil...:(

12 Kasım 2012 Pazartesi

Çorum Usulü Kuru Mantı

Dün sabah Şrf'ye; "Sen evde otur, ben pazara gidip geleyim." dedim. Hava yağışlı olduğundan aceleyle gittim geldim. Geldiğimde Marabam mantı yapıyordu. 
Hamuru böyle bardakla kesip içerisine malzemeleri koydu. 
Mantıları yedişer köşe yapmış. 
Fırın tepsisine dizmiş. 
Mantılar fırından bu şekilde çıktılar. 
Birazını ayrı bir tepsiye koydu. 
Üzerine mantıların yumuşaması işin salçalı bir karışım yaptı, onuda ocağın üzerinde pişirdi. 
Sonrada yedik...

Blogda yemek tariflerine dönmeye başladı yavaş yavaş, konu bulunamayınca.

Neyse ki Pazartesi gününden itibaren "AŞICILIK" kursuna başlıyorum. "Ağaç Aşıcılığı"