25 Kasım 2011 Cuma

Öğretmenler Günün Kutlu Olsun MHRMH...

Bu gün 24 Kasım Öğretmenler Günüydü. Millet Mektepleri'nin açılışı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün başöğretmenliği kabul tarihi olan bu günde tüm Türkiye'de Öğretmenler günü olarak kutlanmaktaydı.  
Biz, annenle beraber şu gördüğün yolları aşarak yanına, görev yaptığın ilçeye geldik. Senin öğretmenler gününü kutlamaya.

Ama içerimiz buruktu. Van depreminde senin gibi yeni mezun olmuş eğitim ordusunun gencecik öğretmenleri böyle kutlu bir günde aramızda değildiler. Atama bekleyen binlerce öğretmenimizin ataması yapılamadığı için mutsuzduk. 
Kendi Hocalarınız, kendi meslektaşlarınızdan başka sizleri düşünen bir bizler, aileleriniz, bir de öğrencileriniz vardı.

Dodurga İlçesinde göreve başlamanızın birinci yılında üç arkadaşınla birlikte yemin ettiniz. Bu yemininizin karşılığını hepinizden bekliyoruz. Vatanımıza, milletimize başarılı, çalışkan insanlar yetiştirecek olan sizlersiniz, sizler önayak olacaksınız. Bu ettiğiniz yemini hiç bir zaman unutmayın...

22 Kasım 2011 Salı

Melek Gazi Türbesi (Çorum)

Çorum'un Bahabey Çamlığı'nı geçtikten sonra Çimento Fabrikasının solunda büyükçe bir alanda Taş Ocağı bulunmaktadır. Burada Melek Gazi veya Melik Gazi isimli bir zatın türbesi var, buraya gelmeyi planlamıştım. 
Önce araştırdım, kimdir bu Melik veya Melek Gazi. Civardaki ihtiyarlardan sorduğumda gören bilen, tanıyan yok. Türbeye geldiğimde zaten hiç bir yazıyla da karşılaşmadım.    
İnternetten araştırdığımda; kayserikent.net sitesinde bir yazı bulabildim. Uzunca bir yazının giriş kısmı şöyle:

"Emir Melik Gazi Sultan; Türklerin Anadolu’ya girişi olan 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarında (1071-1178) Danişmendli Beyliği’ni kuran Ahmet Melik Gazinin Oğludur.  Asıl adı Seyyid Selahaddin’dir fakat, tarihte aldığı unvan adlarıyla  “Danişmend Emir Melik Gazi Sultan” adıyla anılır. Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya gönderdiği 360 alperenlerden biri ve Horasan Erenlerindendir. Merzifon/Sarıköy’de bulunan Seyyid Battal Gazi Ocağı’nın seceresine göre Emir Melik Gazi’nin Hicri Doğumu 435, Şehadeti 530, Ömrü 95 tir. Emir Melik Gazi, 1134 yılında dünyadan göçtüğüne göre 1039 yılında doğmuştur."

Sonunu ise şöyle bağlamışlar:

"Emir Melik Gazi’nin, Melik Gazi Köyü’nden başka, Kastamonu, Erzincan/Kemah, Kırşehir Ordu/Ayabastı ve Çorum da da halk tarafından çok sevildiği ve unutulmaması için türbesi ve kümbeti yaptırılmıştır. Asiye Ocak SAĞLAM"
Yukarıdaki iki resimde Türbenin görüntüleri bulunmaktadır. Burada yatan zat, Asiye Ocak SAĞLAM'ın yazısına göre demek ki Melik Gazi değil. 

Mezarında ve türbesinde her hangi bir yazı bulunmadığından, halkımızın yıllardan beri Melik  veya Melek Gazi olarak bildiği bu zatı gene böyle bileceğiz demektir.   
Türbenin içerisinde çocuk elbiseleri gözüme çarptı. Yaşlı teyzenin söylediği gibi buraya çocuğu olmayanlar veya erkek-kız çocuk istemeye gelenlerin dilek tuttukları bir yer haline gelmiş Melek Gazimizin türbesi. 
Çorumumuz'da ve civar komşu illerimizde bu gibi yerlere dileğe gelen vatandaşlarımızın çocukları olduğunda erkekse 'Satılmış' kız ise 'Satı' isimleri verilir. Çoook eski bir gelenek halen yaşatılmakta demek ki...
Türbenin duvarındaki halının görüntüsü. 
Bu iki fotoğraf da türbeden Çorum'un panoramik görüntüsü. Çorum'un büyük bir kısmı çukurda kaldığı için 200 küsür bin nüfuslu ilimiz adeta bir ilçe görünümünde.

Gelelim şimdi Türbeye nasıl geldiğime. Benim arabamın altı yüksek olduğundan ben rahatlıkla geldim. Ama buraya gelmek isteyen ufak arabaların, taksilerin buraya, türbeye kadar çıkmaları imkansız. Ziyaretçiler arabalarını aşağıda bırakıp yokuşu yürüyerek çıkmak zorunda kalıyorlar.  
200 metrelik bir yol o kadar bozuk ki anlatamıyorum. Yapması çok mu zor? derseniz. Hayır hiç de zor değil. O kadar basit ki...
Zira hemen 200 metre aşağıda taş ocağının, iş makineleri, kamyonları var. Belediye bir greyder yollasa, greyder 1 saatlik çalışma sonunda bu yolu asfalt yol gibi tertemiz yapar çıkartır. Ama neredee o greyderi yollayacak, yollara çakıl taşı dökecek babayiğit?    
Zamanında buraya Türbeye yakın bir yere böyle bir kulübe de yapmışlar. Kulübeyi incelediğimde devlet malı olduğunu hemen anladım. Ağalar önüne bir de kamelya gibi bir şey yapmışlar. Göya buraya oturup Çorum manzarası eşliğinde yeyip içecekler ya, uyanıklar...   
Sonrada her zaman olduğu gibi bakımsızlığa terk edip hep birlikte devletin binasının yıkılmasını seyretmişler. Farkındaysanız kamelya için ne kadar gereksiz ve fazla malzeme kullanmışlar!
Buranın devlet yapısı olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ağalar yeyip içsinler diye elektrik bile getirmişler buraya. Elektrik direğinin o eski azametli günlerinde ki şatafatlı aydınlığı kalmamış. Ama direğin sağlam kalması için bir kamyon dolusu malzeme kullanmış ağalarımız. Zannetmeyin ki ağalar Türbe için getirmişler elektriği buraya, farkındaysanız Türbenin sağında solunda elektrik diye bir şey yok. Zaten Türbeye de gerekli önem verilmemiş. Kapısı bacası açık, bir yazısı, bir görevlisi bile yok. Allah'a emanet...

16 Kasım 2011 Çarşamba

Babamdan Kore Hatıraları

Babam Kore'den geleli 5 ay kadar oluyor. Kore Devleti'nin vermiş olduğu bazı belgeleri daha önce yayınlayamamıştım şimdi burada paylaşıyorum.
Babam, Kore'den geldikten sonra evde otururken. 

Türk Gazilerine verilmek üzere Dongsong İlkokulu 6 sınıf öğrencisi Junyong LEE'lin yazmış olduğu mektubun zarfı. 
Kore, Dongsong İlkokulu öğrencisi Junyong LEE'nin mektubu:

"Merhaba!

Bizim ülkeye hoş geldiniz. 60 yıl önce de kardeş ülke olan Türkiye'den bizleri korumak için geldiğinizi biliyorum. Ve canınızın pahasına mücadele verdiğinizi de duydum. Ben sizlerin gösterdiği fedakarlığı bu mektupla teşekkürlerimi iletmekten başka birşey yapamadığım için çok özür dilerim. Geçen kış Kore çok soğuk bir mevsim geçirdi. Ama sizler o soğuk kıştan ziyade Kuzey Kore'nin kışında büyük mücadeleler gösterdiniz. Sonuç olarak kendi canınızı ve arkadaşlarınınkini feda edecek kadar önemli şey ne olabilir!! Cevabını şimdi buldum. 60 yıl öncesinde sizler ülkeyi kan gölüne çeviren bu topraklarda her şey ülke halkının barışı ve huzuruymuş. Sizlerin gösterdiği fedakarlıklar sayesinde bizim ülke çok gelişti. Asya'da ezilen ülke değil dünya ülkeleri arasında ilklere doğru ilerleme gösteren ülke olarak yürümekteyiz. Sizler olmasaydınız bizler savaşta mağlup düşüp dünya ülkeleri arasında ilklere koşan ülkemiz olmayacaktı. Biz, sizlerin gösterdiği fedakarlığı asla unutmayacağız. Henüz savaşımız bitmedi. Ama artık Kuzeye vereceğimiz cesaretimiz yüksektir. Sizlerin bizlere verdiği cesaretler sayesinde. Tekrardan çok teşekkür ederim. 
Sağlıcakla kalın. 
9 Haziran 2011  Jungong Lee"

Burada da Kore Devletinin Türk Gazilerine vermiş olduğu çerçeveletilmiş TEŞEKKÜR BELGESİ görülmektedir. Belgede aynan şöyle yazılıdır:

"TEŞEKKÜRLER TÜRKİYE

60 YILLIK BAĞLILIK
60 YILLIK DOSTLUK

BU GÜN ÖZENLE SAHİP ÇIKTIĞIMIZ BARIŞ REFAH VE ÖZGÜRLÜKLER ORTAMI.
KENDİNİZİ DÜŞÜNMEDEN GÖSTERDİĞİNİZ ÖZVERİ VE KATKILAR SAYESİNDE KURULMUŞTUR.
KORE SİZLERE SONSUZA DEK MİNNETTAR KALACAKTIR VE.
ULUSLARIMIZ ARASINDAKİ GÜVEN VE DOSTLUĞU GÜÇLENDİRMEYİ SÜRDÜRECEKTİR.

KORE CUMHURİYETİ."

Babam ve Türk Gazilerinin Kore'de bulundukları sırada giymiş oldukları başlık. İki yanında da 'MUHARİP GAZİ' yazmaktadır. 

Bu belge daha önce 2006 yılında Kore Devleti tarafından gönderilmişti. 

Kore Devletinin Gazilerimizi 'BARIŞ BÜYÜKELÇİSİ' ilan ettiği belge...

15 Kasım 2011 Salı

Elvan Çelebi Türbesi

Çoktan beri Elvan Çelebi Türbesine gitmek istiyordum ama bir türlü gidememiştim. Dün yolum o tarafa düşünce türbeyi bir güzel görüntüledim. 

Türbeye Çorum'dan gidebilmek için Merzifon-Samsun karayolunu takip etmeniz gerekmektedir. Meçhul Asker Geçidinden sarkınca Sağdan Kuşsaray köyünü geçinde 5 inci kilometreden sağa Mecitözü ilçesine dönmeniz gerekiyor. Buradan da tahminen 3-4 kilometre gittikten sonra Elvançelebi Beldesine geliyorsunuz. Türbeye beldenin içinden de gidiliyor.   
Beldenin içine girmek istemezseniz az ileriden gene sağdan Türbeye girebiliyorsunuz. Tabelanın fotoğrafını çekerken bir otobüsün kareye girmesi enteresan bir görüntü meydana getirdi. 
Türbenin girişi. Kısaca türbeden bahsedersek:

Mecitözü İlçesi Elvançelebi Beldesinde bulunan Elvançelebi Cami ve Türbesi geniş bir bahçe içinde, birbirine bitişik ve kaynaşmış üç unsurdan meydana gelmektedir. Yapı, orta kubbe ve şadırvanı, yan eyvanları ile tipik Türk yapısı özelliklerini göstermektedir. Yapının cami kısmındaki kitabeden 1282, türbe üzerindeki kitabeden ise 1307 tarihleri çıkarılmıştır. Günümüzde cami olarak kullanılmaktadır. 
Burası Türbenin girişi, Elvan Çelebi, oğulları ve isimleri bilinmeyen bir kaç kişi bu girişin içerisinde yatmaktadır. Ortada, kemerlerin ortasında gördüğünüz sütunun bir özelliği var. Gerçi hurafe olmakla birlikte çoğu ziyaretçi bu sütuna kollariyle sarılmaktadır. İki elinin parmakları birbirine değerse günahın yoktur manasına geliyormuş. Parmakların birbirine değmezse vay haline, günahkârsın:) Ben denedim, bırakın parmaklarımın birbirine değmesi, parmaklarımı birbirine kenetledim bile. Sizin anlayacağınız, uzun boy ve kollular kesinlikle günahsız oluyor demek ki. Kısa boy ve kolluların bu sütunu kucaklamaları imkansız olduğundan, bu tip deki vatandaşlarımız doğuştan günahkâr demek ki:)   
Türbenin görüntüleri. 
Arka kısmının görüntüleri. 
Buradan da Türbenin uzaktan görüntüsü. 
Giriş kısmından görüntü. 
Minareyi kameraya sığdıramadım, resmi saat yönünde çevirince haliyle görüntünün orijinalliği de bozuldu. 
Mermer üzerine Elvan Çelebi'nin öz geçmişi yazılmış. Remin üzerine tıkladığında rahatlıkla okuyabilirsiniz.

Buraya bir not daha düşülmesi gerekirse: 

Elvan Çelebi Aşık Paşa’nın oğlu olup, büyük dedesi de Baba İshak’ın hocası Baba İlyas’tır. Baba İshak isyanını bastıran Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Keyhüsrev, bu arada Baba İlyas’ı da öldürmüştür. Bundan sonra bu aile Mısır’a kaçmış, daha sonra Çorum’a yerleşmiştir. Elvan Çelebi bugünkü köyü, camiyi, yanına da kendi türbesini, hamam ve bir tarafına da dergah yaptırmıştır.
Kemerli kapıdan girişte sağda, kapının arkasında çeşitli mezar taçları bulunmaktadır. Tahminime göre bu mezar taşları bahçede mezarlar kaybolunca içeri alınmış.  
Odanın hemen ortasında Elvan Çelebi Hazretlerinin kabri bulunmaktadır. 
Odanın solunda dört kabir daha bulunmakta olup bunların kime ait olduğunu görevlilerin bulunmayışından dolayı öğrenemedim. 
Gene aynı odanın sağında iki kabir daha bulunmakta olup, kabirlerin üzerlerinde kimlere ait olduğu yazılmamasından dolayı kimlerin yattığı bilinmemektedir. 
Burası da, Kabristanın üç kapısından sütunlu kapının solundaki kapı. Üç basamakla aşarı iniliyor. 
Aşağı inildikten sonra ufak bir odadan sonra gene aşağı iniliyor. 
Buraya indiğinizde karşınıza bir şadırvan çıkıyor. Yerlerdeki takunyalara bakılırsa burada abdes alınıp;
Sağdaki, 
Ve soldaki bu adalarda namaz kılınıyor. 
Odaya girişte tam karşıda girişi büyük ihtimalle arka tarafta olan bir mimmer gibi bir yer mevcut. Hoca buraya çıkıp vaaz veriyor demek ki. 
Burası da Türbenin üçüncü kapısı olup kilitli olduğundan ötürü görüntüleyemedim. 
Türbenin bahçe kısmı. Hava güneşli olmakla beraber ben, 14 Kasım'da burayı ziyaret ettiğimde hava buz kesmekteydi. Yazın buralara gelen ziyaretçiler bu bahçede pikniklerini yapmaktadır.  
Söğüt ağaçlarının diplerinde ve Belde belediyesinin koymuş olduğu ahşap oturma gruplarında ziyaretçiler, getirdikleri nevalelerini buralarda rahatça yemektedirler.   
Üzerlerindeki yazı ve işaretlere bakılırsa, Bizans döneminden kalma kitabe, taş, sütun, oluk ve mermerlere rastlanmaktadır. 
Burada gene üzerinde Bizansça yazılar bulunan bir kitabe. Bizanscayı okuyup Türkçeye çevirecek birileri buraları ziyaret etmediğinden dolayı taşların üzerinde neler yazıldığı, diğer Selçukca, Osmanlıca veya Arapça yazılarda da neler yazıldığı bilinmemektedir. 
Türbenin bahçe girişine konulmuş, Bizans dönemi sütunlardan bazıları...