23 Eylül 2012 Pazar

Pirinç Tarlalarında Veya Ova'da...

Pirinçler ekildiğinden beri Ova'ya en fazla 10 kere gelmiştim, dünürüm Hüseyin beyse devamlı buralarda. 

Cuma günü, marabam yarım gün izin alarak atladık Ova'ya geldik. MHRMH ve Aydın'ın da Cuma günleri dersleri olmadığından onlar bizden önce gelmişler. 
Aydın'ın eniştesi, Osmancık'ta çiftliği olan Hüseyin bey çiftliğinden getirdiği oğlağı keserek derisini yüzmek üzere ağaca bağladı. 
Damadım Aydın'la eniştesi oğlağın derisini yüzüp keserken bende onlara seyrederek yardımcı oldum.
Sağda dünürüm Hüseyin beyle bacanağı Hüseyin bey, kesilen oğlağı bir oduna takarak yaktıkları ateşin karşısında devamlı çevirmek suretiyle yenecek hale getirmeye çalıştılar.  
Ateşin karşısında, iki saat kadar devamlı çevrilmek suretiyle oğlak yenecek hale getirildi. 

Marabamla birlikte 8 kişiydik Cuma günü Ova'da. Dünürüm Hüseyin ve hanımı, enişte Hüseyin bey ve hanımı, MHRMH, Aydın, Marabam ve ben.   
4 aydan fazladır Ova'da olan Hüseyin bey, Ova'yı bana emanet ederek iki günlüğüne köydeki evine gitti. Enişte Hüseyin beyler çiftliklerine, MHRMH ve Aydın Dodurga'ya gittiler akşama doğru. 
Sözüm ona bu gün biçerdöver gelerek çeltikleri toplayacaktı. Telefon ettiğimizde, bize 10 kilometre kadar uzaklıkta olan, Kızılırmak üzerindeki Kargı taraflarında olduğunu, Cumartesi günü öğleden sonra ancak bizim buraya geleceğini söyledi. 

Hüseyin bey, kesin olmamakla birlikte Ofisin (Yani Devletin) pirincin kilosunu 1.60'dan alacağını öğrenmiş. Ofis 1.60'dan alırsa, tüccar da 1.50'den alır. Ofis parayı 2-3 ay sonra verdiğinden üretici peşin para veren tüccarı tercih ediyor. Çiftçide haklı, dikimden buyana mazotu, ilacı, gübreyi hep veresiye aldı, bir an önce esnafın parasını ödemesi lazım. Bir senedir mahsulün parasını alacağım diye hep borç yedi. Gerçi elinde malı, davarı olan sattı geçimini sağladı. Bu satılanların yerine konması için acilen peşin paraya ihtiyaç var. Dünürüm bile 10 tane büyük baş hayvan satmış, onları yerine koyması lazım.

Sağ olsun kendileri, onun çabasıyla ufak bir yer aldık, dikim, ilaçlama, gübre, bakım, sulama işleriyle hep kendisi uğraştı, bizse orada, burada, denizde, piknikte gezindik durduk. Gerçi yarıya çalıştı ama ne de olsa gene utanarak gidiyorum Ova'ya.       
Hüseyin bey Ova'ya inerken köyde ne kadar canlısı varsa buraya getirmiş, ineğini, köpeğini, eşeğini, tavuğunu hatta ufacık kedisini bile. Köyde kim bakacak bu canlılara? 

Öndeki kulübe büyük hayvanların barınağı, onlar sabah erkenden kalkarak yayılmaya gidiyorlar. Benim yapacağım iş, su yalaklarına tankerden su doldurmak, akşam hayvanlar gelince kapılarını kapatmak. 

Arkadaki kulübe ise bizim kaldığımız yer.  
Burası annelerini bekleyen yavruların yerleri. Bunlara da suyunu veriyorum. Yiyecek derdi yok bunların, akşam anneleri gelince annelerini emecekler.  
Yavruların keyfi yerinde, yenge, annelerinden kendilerine yetecek kadar süt alıyor, kalan sütlerin tamamı yavrulara. 
Marabam işlerini bitirdikten sonra soluklanıyor. 
Kaldığımız yer...
Burası da malzeme deposu, kurutulan pirinçlerin, çuvallandığı, dağıtıldığı yer. 
Köpek gelince kedi ağaca kaçtı, kedi yavru olduğu için köpekle pek anlaşamıyor, gerçi köpek bir şey demiyor ona ama, o gene de kaçıyor. 
Ova'yı dolanıp, çeltik tarlalarını kontrol ettikten sonra yoruldum, biraz dinlenirken. 
Biberler kışın kullanılmak üzere kurutulmuş. 
Köpek gelince kedi ağaca çıktı. "Gel pisi pisi, korkma." dedikse de bizi dinlemedi ağaca çıktı. 

Arka planda Samsun-İstanbul karayolunun hemen kenarından akan Kızılırmak ile, çeltik tarlaları görülmekte. 
Epey bir müddet, köpeğin uyumasını bekledi ağacın üzerinde. Baktım daha inmeye niyeti yok, aldım ağaçtan indirdim aşağıya.  
Kaldığımız yer. Ufacık odanın içinde ocağı bile var. Lüks evlerde buna şömine deniyor, burada alaturka olarak ocak diyoruz biz. 
Rafımız, tabak-çanak, kaşık-çatal, bardak gibi şeylerin bulunduğu yer. Burada elektrik olmadığı için üst rafta görülen piknik tüpünü lüküs'ü elektrik olarak kullanıyoruz. "Lüküs" diyorlar adına burada. 
Burasıda yattığımız yatak. Karyola, somya, ne bileyim öyle bir şey. Yatak yünden yapılmış, şimdikiler gibi vücut şekline göre yapılanlardan olmasa da gayet rahat, kötü bir tarafı varsa yatağa ayaklarım sığmıyor, iki gece boyunca zar-zor uyumaya çalıştım.

İlk gün, fuzuli ve gereksiz 300'den fazla resim çekince Senjamin'in bataryasını bitirdim. Ova'da elektrik olmadığını da düşünemedim, zaten evden aceleyle çıkarken şarj aletini de almamışım arabaya. Ne görüntüler kaçırdım bilemezsiniz, Ova'da, çam ormanlarının arasındaki kulübenin etrafında gezen domuzlardan, sincaplardan. Hayvanların peşinde dolanan kurt ve çakal görüntülerini hep kaçırdım.

Tabancam ve tüfeğim olduğu halde, ormanda kaldığım süre içerisinde korkmadım da değil yani. Yanımda marabam olmasa korkmazdım da, onun başına bir şey gelir diye korktum hep.

Bu sırada Cumartesi günü Samsunlu biçerdöverci geldi. Pazar öğlene kadar bütün mahsul toplandı. Traktörle çeltikler kulübelerin önüne getirilip yazgılara serildi, kurutulmaya bırakıldı. İçine hayvanların girmemesi için etraflarına dallar kesilip çevrildi. Kesilen dalların sayesinde çam ağaçları da rahatlatıldı, daha da uzaması, büyümesi için onlara da yardım edilmiş oldu. Lakin bütün bu görüntüler kaçırılmış oldu. Aynı görüntüleri yakalamak için 1 sene beklemek gerekecek :(

10 yorum:

fermina daza dedi ki...

kedinin ağaçtaki yakın çekim fotoğrafı inanılmaz güzel olmuş! çok beğendim!

ÇAĞATAY dedi ki...

f.d. Hanım,

işte bu gibi pozları yakalayabilmek için defalarca çektim. Bu sırada makinenin şarjının biteceğini hiç düşünmedim, daha ne görüntüler kaçırdım bilemezsiniz:(

fermina daza dedi ki...

size yedek pil lazım :)

ÇAĞATAY dedi ki...

Makinemi arabada şarj edeceğim bir bağlantı var mı? Önce ona bakacağım.

Daha sonra J. Arkadaşım "İyi bir makine alman" lazım demişti ona bakacağım.

Jardzy dedi ki...

kedinin ve ovaların fotoğrafını çok beğendim.

benim makinama göre var araç şarj sistemi. sizinkin için de olabilir.

ÇAĞATAY dedi ki...

Tamam, şimdi dışarı çıkınca bakacağım.

Bu çok önemli bir konu.

Adsız dedi ki...

Fotoğrafların hepsi çok güzel.Özellikle marabanızın dinlendiği fotoda bende olmak, marabanızın baktığı manzaraya bakmak isterdim :)

mercan

ÇAĞATAY dedi ki...

Ova'ya çeltiklere bakarken dalmış gitmiş...

Adsız dedi ki...

Gelemer Ağası;

Kuzu çevirme bensiz nasıl boğazından geçti he?

ÇAĞATAY dedi ki...

Ahmedim vallahi ben yiyemedim, boğazımdan bir lokma geçmedi. İnanmazsan gelince Şfr'ye sor.