10 Haziran 2012 Pazar

Karabibik'imizi Ziyarete Gittik...

Bir ay kadar önce evimizde beslediğimiz Karabibik'imizi, bahar ayları gelmesinden dolayı huysuzlandığı için Osmancık ilçemizdeki Hüseyin beyin çiftliğine bırakmıştık. Dün Hüseyin bey beni arayıp; "Abi, kara kedi 3 gündür eve gelmiyordu dün akşam geldi, durumu iyi." demesi üzerine aklıma düşen kedimi ziyarete gittik. 

Osmancık'a geldiğimizde Koyun Baba Köprüsü'nden geçtik. 

Bu köprü, Osmanlı İmparatoruğu'nun doğu seferlerine çıktığında kullandığı köprüymüş. Bölgenin en kritik bir ucunda olduğundan bu köprünün yapılması şartmış. O zamanların mühendislik harikalarından olan bir yapıymış.   
Köprünün hemen karşısında, köprünün yapılış amacı ve tarihi, eski Osmanlıca olarak kitabelendirilmiş. 
Burada da kitabenin günümüz Türkçesine çevrilmiş hali. 
Köprünün hemen yanında da Bizans zamanından kalma, çok az bir kısmı ayakta kalabilmiş Osmancık Kalesi'nin görüntüsü. 
Osmancığın Karadeniz karayolu üzerinde bulunan bir mevkinde, Osmancık doğumlu, bir dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet ÇÖREKÇİ Beyefendinin, envanter dışı bırakılan 1962 model F 10 4C Starficher bombardıman  uçaklarından birisinin teşhir edildiği alan park.   
Karabibiğimi görmek amacıyla, içimde tarifi imkansız bir duyguyla çiftliğe geldik. 
Etrafta Karabibiğimizin arkadaşlarının dolaşmasına rağmen Karabibiğimiz ortalarda yoktu. 
Hüseyin beye sorduğumda, dün akşam geldiğini, sabah kendisinin de görmediğini, yanında da başka bir kedinin olduğunu söyledi. 

4 yaşına giren Karabibiğimiz belli ki kendisine yani bir arkadaş bulmuştu. 
Bu sırada Hüseyin beyin bahçesini gezerken Senjamin'in gözüne takılan görüntüleri çektim. Bunlar vişneler, ne kadarda çoklar. 
Bu sırada çiftliğin anne kazı yavrularını uygun adımla su içirmeye götürüyordu. 
Ben fotoğraf çekmek için kazların yanına yaklaştığımda, J. arkadaşın kazlardan neden korktuğunu anladım.  Kazlar tıslayarak beni yavrularından uzak tutmak için saldırdılar.  
Hüseyin bey, Karabibiğimizin ya şu karşı ki evlere; 
Ya da, çiftliğin solundaki Hüseyin beyin akrabalarının bulunduğu bu evlere gitmiş olacağını söyledi. Bazı zamanlar Karabibiğimiz bu evlere kadar gezmeye gidermiş...
Hüseyin bey, geçen senenin yavrularını annelerinin yanından alarak ayrı bir bölmeye koymuş, yavrular bu bölmede istedikleri gibi oynuyorlarmış. 
Bu onlardan biraz ufak olduğu için, diğerleri hep bunun üzerinde güç gösteri yaptıklarından bunu dışarıya ayrıca bağlamış. 
Bunlarda daha 3 aylık olduklarından annelerinin yanında kalmaları gerekiyormuş. 
Bu sırada milletin karnı acıktığından, Hüseyin bey ufak tefek bir şeyler hazırlayarak yaktığı mangalda yiyecekleri hazırladı.  
Karabibiğimizi göremediğimden bu hazırlananlardan bir lokma dahi almadım, Karabibiğim olmadan içtiğim sigara bile boğazımda düğümlendi. 
Çiftliğin arka tarafındaki çam ormanlığını mesire yeri gibi kullanarak burada oturduk. 
Çiftliğin köpeği Alaca, o kadar iyi eğitilmiş bir hayvandı ki, millet yemeğini yerken kesinlikle sofraya uğramayarak asli görevini, bekçiliğini yerine getirdi. 
Şrf, hayvanları çok sevdiğinden sofradan artan kemikleri Alaca'ya verdi. 
İnanın Alaca kadar terbiyeli, söz dinleyen, efendi bir köpeği yalnız tv'lerde görüyordum. Alaca'yı ben de çok sevdim, Karabibiğimi andırdığı için, Karabibiğim; seni çok seviyorum, ilk fırsatta gene yanına geleceğim, köy dönüşü, Ekim ayında seni gene evimize getireceğim, o zaman kadar kendine iyi bak...

3 yorum:

Jardzy dedi ki...

Burada en büyük eksiklik yeşil. Nadiren bulunuyorlar, yeşil alan varsa da, etrafını çevirip "tabela"lar asıyorlar girmeyelim diye.

fermina daza dedi ki...

karabibik dönmüş mü? bi haber var mı?

ÇAĞATAY dedi ki...

Ara sıra çiftliğe gidip geliyormuş.

Kayboldukça çiftliktekiler de beni arıyorlar. Geldi ve ya gelmedi diye. Genelde akşamları gelip saman balyaları içinde yatıyormuş.