29 Ekim 2011 Cumartesi

Fide ve Tohum Dikimi...

Bu gün Cumhuriyetimizin 88 inci yılı, Büyük Türk halkına kutlu olsun...

Ulu Önder ATATÜRK'ün bizlere hediye ve emanet ettiği en büyük bayram, Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet sonsuza dek yaşatacağız...
Bu günkü proğramımızda Dodurga'ya gitmek vardı. MHRMH'ın görevi dolayısıyla Cumhuriyet Bayramı'mızı Dodurga ilçemizde kutlayacaktık. Tüm etkinliklerin iptal edilmesinden ötürü bu günümü evde geçirmek zorunda kaldım.

Fide ve tohumlarla uğraşmak geldi aklıma.

MHRMH'ın çok sevdiği haşlanmış mısır kutularını atmamıştım, tohum falan dikerim düşüncesiyle. Gerçi tohum dikmek için küçük küçük plastik kaplar var ama bu teneke kutular bence çok ideal. Nasıl mı? Bunları tenekesiyle birlikte toprağa dikebilirsiniz. Diktiğiniz tohum yeteri büyüklüğe geldiğinde dikeceğiniz yere açacağınız çukurun içerisine koyun bu kutuları ve etrafını toprakla kaplayın. Kutuyu çıkartmaya gerek yok, teneke kutu suyu ve toprağı görür görmez 10 günde paslanıp kayboluyor. Diğer plastik kaplar gibi doğaya zarar vermediği gibi inatla erimemezlikde etmiyor.
Badem fidesi yetiştirmek için önce baba bademlerden tohumluk ayırmıştım, bunları güzelce içindeki bademlere zarar vermeden kırdım.

Gerçi tohumluk ne kadar baba olursa olsun, kendi meyvesini vermiyor. Tüm ağaçlar aşılı olduğu için ilk dikilen fide, yani ana ağaç hangi cinsse o meyveden veriyor. Benim baba tohum diye ayırdıklarım bir işe yaramıyor anlayacağınız. Tohum fideye dönüp filiz halini aldığında, bu işlem de genelde 8-10 ay sürüyor, o zaman istediğiniz cinsi aşılayabilirsiniz.

Bu benim şimdi diktiklerim önümüzdeki Mart ayında aşılanacak duruma gelirler.
Baba tohum diye, kendimi kandırdığım tohumluklardan görüntü...
Daha önce hazırlamış olduğum kaliteli toprak ile yaş sığır gübresi karışımını (yaş sığır gübresinin bir müddet toprakla birlikte yanması şart) havalandırdıktan ve içerisinde böcek möcek olmamasına dikkat ettikten sonra (toprağın içerisindeki böcekler tohumları yeyip tohuma zarar verdiği için böcek kontrolü yapılıyor)
Önce köyde tohumdan yetiştirdiğim, orada kimse bakamaz, susuzluktan kurur gibisine düşünerek eve getirdiğim limon fidesini diktim.
Daha sonra iki adet Keçiboynuzu (Harnup) fidesini teneke kaplara diktim.
'Can suyu' dediğimiz ilk sularını da verdikten sonra;
Kışı geçirecekleri ılıman, kaloriferli, az buçuk güneş alabilecekleri bir yere yerleştirdim.
Tabii, tüm bütün bunları yaparken bahçe eldiveni kullandım. Biliyorum ki, tetanos denen kuduz cinsi hastalık topraktan bulaşıyormuş insanlara. Topraktan ve toprakta yaşayan börtü böcekten. Yılan, akrep, çayan, vs. gibi yaratıklardan.

Gerçi bu gibi konularda dikkatli ve hassasımdır. 5 yıl müddeti olmasına karşılık tetanos aşısını 2-3 yılda bir yaptırırım. Malum, köy yerinde yaşıyoruz, her türlü paslı metallerle karşılaşıyoruz, bu meyanda hijyene de önem veririm.
Masanın üzerindeki bu Ürgüp hatırasını da görüntülemeden edemedim. Bu görmüş olduğunuz şey Kapadokya bölgesindeki Peri Bacaları şeklinde bir şarap şişesidir. Daha doğrusu şarap şişesinin Peri Bacalarına benzetilmiş ambalajıdır.
Bu da içerisinde şarap olmayan, içilmiş, Kapadokya bölgesi üzümlerinden imal edilmiş şarap...

Hiç yorum yok: