7 Ekim 2011 Cuma

Asma Ağacım

2009 yılının sıcak bir Haziran günü Datça'dan eve döndüğümde balkonun girişindeki 10'a 10'ların (balkonun kenarlarına korkuluk yaptığım kalaslar) sağında ve solunda iki tane çöp görmüştüm. Toprak kazılmış 15-20 cm.'lik iki adet çöp dikilip sulanmıştı.

Köydeki evin planında balkonun üzeri kapanmıyor gözüktüğü için, balkonun üzerini kapatmamış 10'a 10 ve 5'e 10 kalaslarla dört bir yanını çevirip güzel bir görüntü vermiştim. Yazın balkonda güneşten korunup oturabilmek için üzerine 5x3 metrelik ince sazdan dokunmuş bir hasır almış, yazın o hasırı kalasların üzerine koyup kışın geri alıyordum.
Akşama doğru, güneş Kocadağ'ın ardına geçmeye ramak kala rahmetli Arif amcam gelmişti. Elindeki büyükçe poşette limonlar, 5-6 salkım üzüm ve bir şişe şarabı vardı.

"Bu akşam şarabı üzümle içeceğim." demişti.

Oturduk, sağdan soldan konuşurken Arif amcam, getirdiği üzümleri göstererek: "Üzümler nasıl, tatlı mı?" dedi. Gerçekten de harikaydı üzümler, hem tatlı hem de suluydular.

"Arif amca, siz bu gün bu bahçeye geldiniz mi?." dedim. "Belli olmuyor mu?" dedi. Hemen vaziyeti anladım. "Ne diktin o kenarlara?" dedim. "Na, bu yediğimiz üzümlerden, iki sene sonra yersiniz." dedi.

Bu, yukarıda görülen iki fotoğrafı bu sene Nisan ayında Arif amcamın ölümünün hemen ardından çekmiştim. Asma ağacım 22 aylık olmuştu. Asmayı dikildikten sonra hemen hemen her gün sulamıştım. Ben köyden gittikten sonra da Arif amcam muntazaman sulamış ve 1 sene 10 ay sonra asma korkuluklara kadar çıkmış bağlanacak olmuştu.
Bu fotoğrafları da bu sene Temmuz ayında çektim. Rahmetli Arif amcam gerçekten her şeyi biliyordu. "Bu asmalardan 2 sene sonra üzüm yersiniz." demişti. Dediği de oldu, dikiminden tam iki sene sonra Arif amcamın evinin önündeki üzümlerin aynısından bu sene yedik. Fotoğrafa tıklarsanız üzerinde ne kadar çok salkım üzüm olduğunu görürsünüz.
Bu sene balkonun üzerine hasır koymadım, Arif amcamın diktiği asma ağcı hem balkona gölgelik oldu hem de meyvelerinden yedik. Gelen misafirlerime de salkımları makasla keserek ikram ettim. Hep birlikte Arif Bey'i andık, ruhuna Fatiha okuduk.

Ah bee Arif Amca; ben ne bileyim... "İki sene sonra bunlardan üzüm yersiniz." demiştiniz. Keşke; "Hep beraber yeriz." deseymişim... Yedim, üzümleri yedim ama sensiz boğazıma durdular Arif Amca...

Hiç yorum yok: