2 Haziran 2011 Perşembe

KAMİLE VE HACI AHMET AKDAĞ YAŞAM EVİ

Sayın Hacı Ahmet AKDAĞ; Çorum'un hayır sever iş adamlarındandır. Kendisini 1984 yılında İstanbul'da çalıştığım sıralar tanımıştım. Yemeği yenir, suyu içilir bir ağabeydir. Çorum'umuza ne mutlu ki böyle insanlarımız var.

Ahmet ağabey; milyarlar dökerek, Çorum'daki yoksulların, bakıma muhtaçların, evsiz barksızların kalması için böyle bir bina yaptı.
Bina hizmete açılalı tam iki sene oluyor. 2009 yılının sonuna doğru Ahmet ağabey binayı açacağı zaman ben yakın koruması olarak yanında bulundum. Açılışa Sayın valimiz Mustafa TOPRAK (Şimdi Diyarbakır'da), Sayın Eski Belediye Başkanımız Turan ATLAMAZ ve Çorum'un değerli basın görevlileri gelmişti.

Sayın Vali hararetli hararetli konuşmuş, konuşması bitince Sayın belediye başkanı validen daha çok hararetli konuşmuştu. Hani diyorlardı ya; "ağzı olan konuşuyor" işte o açılış da böyle olmuştu. Bir yükselti bulan üzerine çıkıp konuşmuştu o gün...

(Fotoğrafta görünen araba bana aittir, binaya geldiğimde bekçi dahil hiç bir canlı varlık yoktu civarda)
O gün orada bir fark vardı; konuşanlarla, çalışanlar. Konuşmaların hiç birisi yerini bulmadı, çalışanların emekleri ise halen Yaşam Evi'nin girişindeki asfalt gibi ayakta durmaktadır.

O gün Sayın Vali Mustafa TOPRAK; Ahmet ağabeye hitaben: "Ahmet Bey; senden bir de okul, üniversite ayarında okul yapmanı istiyorum!" demişti. Ahmet ağabey: "Olur Valim, yapacağım!" dedi.
Ahmet ağabey, hiç bir şeyden kaçınmadı, yapılması gereken her şeyi fazlasıyla yaptı.
Yoksullarımız, muhtaçlarımız için elinden gelen, gelmeyen her şeyi yaptı.
Hayır için ne gerekliyse, gereğenden fazlasını yaptı Ahmet ağabey. Camisini de yaptı, şadırvanını da yaptı.
Bina yapılmasına yapıldı da, bir türlü faaliyete geçirilemedi. Topu valilik belediyeye attı, belediye sosyal hizmetlere attı, bu arada top kayboldu gitti. Konuşmalar kayboldu, vaatler kayboldu, söylevler kayboldu. Velhasıl Tipik bir Türk klasiği yaşandı Yaşam Evi'nde.
Yaşam Evi, şimdilik tüm görkemi ve heybetiyle ayakta. Merak ediyorum, ne zamana kadar daha ayakta duracak, kaç açılış daha yapılacak bina üzerinde...
Ahmet ağabey, her şeyin en iyisini yaptı, doğal gazından tutun da gerekli her şeyi düşündü. Düşünmeyenler vardı. O düşünmeyenler, düşünemeyecekler kadar düşüncesizdi zaten.
Ahmet abiiii, bu kapı 2 sene önce açıldı, buradan devleti temsil edenler protokol sırasına uyarak içeri girdiler. Birincisi girerken karnımı içeri çekmiş, göğsünü dışarı vermişti; sonra diğerleri girmişti, iki numara, üç numara.. Derken siz en arkadan girmiştiniz, ziyaretçi gibi sessiz sedasız girmiştiniz siz içeri. Aylardan beri inşaatta işçilerin başında bulunmuş, onlarla birlikte çalışmıştınız, yorulmuştunuz, bitap düşmüştünüz ama yorgunluğunuzu belli etmeden asil bir şekilde yürümüştünüz.

Ahmet abiiii, Bu kapı o günkü konuşmadan sonra kapatıldı, bir daha da açılmadı.
Binaya inşaat halindeyken çıkardın Ahmet abi, oradan Çorum'a bakardın.

Sen, Ahmet abi, yoksulların, garibanların, fukaranın gözüyle bakardın buradan. Burada ikamet edecek insanların gözüyle bakardın. Onların sevinci senin sevincin olacaktı.
Senin, gariban Çorum'lun, yoksul Çorum'lun, muhtaç Çorum'lun, sıcacık oturacaktı, burada... Karnı tok, sırtı pek, ne merde, ne namerde muhtaç olmayarak bakacaktı odalarından Çorum'a, Burada huzur bulacaktı senin yoksulların...


Ahmet abiiiii, gel, Allahını seversen gel... Gel de gör...
Gel de gör Ahmet abiiii. Bir kere açılan ve bir daha açılmayan kapılarını gör Ahmet abiiiii...
Ahmet abiiiii, çürüttüler binayı, hayallerini çürüttüler Ahmet abiiii...
Sen ki Ahmet abi; yoksulum, muhtacım, yatsın kalksın diye alıp getirttiğin mobilyaları gör, gel de gör Ahmet abiii...
Ahmet abiiii, Bu kış Çorum'da çetin geçti. Senin yoksulların, fukaraların açız, evsisiz, yurtsusuz... diye bağırıştılar. Burada bir ağabeyimiz daha var Leblebici ağabeyimiz, ondan ekmek istedi senin yoksulların. Ulu Caminin orada oturuyor senin yurtsuzların.

Belediyemiz, senin yoksullarını Samsun'a götürdü, oradaki Yaşam Evi'ne götürdü Ahmet abiiii...
Duydum ki, hasta olmuşsun Ahmet abi, kalp damarlarından ameliyat olmuşsun, tansiyon hastası olmuşsun Ahmet abiiiii. Gel gör Ahmet abi, gel de eserini gör... Sen görürsün Ahmet abi, sen duyarsın Ahmet abiiii...

Ahmet abi, tırnaklarıyla kazıyıp biriktirdiği servetini buraya yatırdı. Parama para katayım demedi. Otel yapayım, işleteyim para kazanayım demedi. Ahmet abinin amacı, Çorumlu fakirlerin, yoksulların, garibanların karınlarını doyurmak, yatacak, kalacak yerlerini temin etmekti.

Şimdi buradan sayın yetkililere bir Çorumlu vatandaş olarak sesleniyorum. Ahmet abi ve Ahmet abi gibiler daha ne yapsın, ne etsin, ne eylesin? Alın size bina dedi adam, fakirimi fukaramı sokakta koymayın dedi adam. Sizin yapacaklarınız Ahmet abininki kadar zor mu, binayı hizmete açmak, garibanları doyurmak zor mu?

Sayın Başkanım, Muzaffer KÜLCÜ; sen delikanlı adamsın, sen vicdanlı adamsın, sen Çorum'un sesisin, gözüsün, kulağısın. Bu işi sen yaparsın, Muzaffer Başkanım, gel şurayla ilgilen, ilgilen ki ilerde yetişecek Ahmet ağabeyleri çoğalt. Küstürme Ahmet ağabeyler gibilerini, teşvik et onları, sen olmazsan Ahmet ağabeyler olmaz, Ahmet ağabeyler olmazsa sen olmazsın...

Hiç yorum yok: