29 Nisan 2011 Cuma

KÖYÜM...

Benim köyüm, belkide dünyanın en güzel köyü.

Köyümün iki taraftan da girişi var. Burası Knidos yolu üzerindeki girişi; köyümün nüfusu 600 kişiye yaklaştı. Her hanede mutlaka bir devlet memuru var. Bildiğim kadarıyla 5 kadar doktorumuz 10'dan fazla hemşiremiz, subay astsubayımız, mühendisimiz, bir dönem Fenerbahçe ve milli takımda forma giyen SERCAN'ımız, sayısını bilemediğim kadar öğretmenimiz, devletin çeşitli kademelerinden emekli olmuş bürokratlarımız, 8 polisimiz, hatta bir tane de emekli çarşı ve mahalle bekçimiz dahi var; tüm gençlerimiz mutlaka üniversitelerde okurlar. Halkı kültürlü olunca talepler de ona göre değişiyor ve çoğalıyor. Köyümün ana yolları asfalt olduğu gibi ara sokakları komple parke taşı ile kaplıdır.

Şu devirde bile suyu olmayan köylerimiz olduğu halde benim köyümün alt yapısı yıllar önce tamamlandı. Kanalizasyon borularından tutunda evlere kadar giren içme suyu şebekemiz var. Su depomuzu geçenlerde 60 tona çıkarttık, bu suyu 4-5 yere vurduğumuz sondajlar depoya getirmektedir. Diğer sondajlar vuruldu, sular yön değiştirdiği zaman onlar devreye girecek. Belkide tüm dünyada sular bittiğinde benim köyümün suları akıyor olacak.
Benim köyümün halkı çalışkandır, sabahları gün doğmadan kalkarak işlerini yaparlar. Yaz günlerinde yakıcı güneşin etkisinde kalmamak için erkenden hallederler işlerini.

Benim köyümün halkı işte bu yüzden çalışkan olduğundan zengindir. Çağla, badem, arıcılık, zeytincilik, büyük-küçük baş hayvancılığı, ipek böceği kozacılığı, tütüncülük, seracılık yapan köylümde para hiç tükenmez. Benim köyümde hasta yoktur; köyün tüm fertleri çalışmaktan dolayı dinç ve zindedir.

Yolda köye doğru yürüyen Muhammet Efe, erkenden işlerini bitirip köye seyir halinde. Karşıdan Niyazi abi kendisine ait köy minibüsü ile sefer atmaktadır. Köyümde iki adet son model Mercedes marka 16'şar kişilik minibüs saat başı köyden Datça'ya, Datça'dan köye gidip gelmektedir.
Köyümün tablo gibi güzelliği yerli yabancı turistlerin dikkatini, beğenisini çeker. Hiç bir köyde olmayan 5 kilometrelik yürüyüş yolu vardır köyümde. Datça ve civar sitelerden sabah yürüyüşüne gelenler, ağaçlıklar içerisinde, köyümün mis gibi havasını soluyarak yürürler.

Büyük şehirlerde olduğu gibi benim köyümde de her evin önünde çöp konteynırları bulunur. Bunlar doldukça görevlilerimiz tarafından çöplüğe götürülerek boşaltılır. Haşarata ve hastalıklara karşı her gün ilaçlar sıkılır, bunun da ayrı bir görevlisi vardır köyün içerisinde.

Benim köyümde aynen büyük şehirlerde olduğu gibi her hanenin kapı numarası vardır. 1, 1A,1-B
gibi.

Muhtarımız Mehmet ÇENGEL, turistleri ağırlamak için büyükçe bir alana köy yararına aile çay bahçesi yapma girişimindedir. Bu bahçe kendi mimar, mühendis ve peyzajcılarımız tarafından dizayn edilecektir, umarım seneye hazır olur da burada yayınlarım.
Bu görüntüyü de Muhammet Efe'nin bahçesinden aldım. Görüldüğü gibi evler tek renk "Beyaz'a boyanmış ve hepsi de taş evdir. Köyün içerisine ev yapılacağı zaman mutlaka taş ev ruhsatı alınmaktadır. Köyün dokusunu bozmamak için muhtarlık yönetimi elinden gelen titizliği göstermektedir. Benim köyüm Türkiye kriterlerini çoktan aşmıştır, muhtarlığın bilgisi olmadan bir çivi dahi çakılmaz. Köylüm kültürlü olunca da dünyanın baş kenti dediğimiz İstanbul gibi çarpık yapılanma olmamaktadır; her aklına gelen şuraya kümes yapayım, buraya ahır yapayım, dam yapayım demez. Kanunlara, kurallara, nizamlara saygılıdır benim köylüm.

Benim köyüm neresi mi? Tabii ki: HIZIRŞAH...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Köyünüzü 10 yıl önce görmüştüm. Gerçektende çok güzel bir köyünüz var...