1 Kasım 2011 Salı

Zeytinyağı

Muhammet Efem bu seneki zeytin yağımı yollamış.

Gerçi resimde görülen geçen seneki zeytinimden elde edilen yağdır. Zaten bir tane zeytin ağacım var o da senede (+-) 10 kilo kadar yağ veriyor.

Resimde görünen geçen sene çıkartılan yağdır. Haziran ayında köye gittiğimde getirmişti Muhammet abim. Bu sene ise, mahsulü yağa çevirir çevirmez kargoyla adresime yollamış sağolsun.

Zeytinlerin toplandığı şu günlerde köyde olamadığım için Muhammet abime tembihliyordum. "Aman abi, zeytindeki mahsulleri topla, ağaca yazıktır, sert bir rüzgar eser, mahsullerin bulunduğu dalları kırar. Gerçi senin işlerin başından aşkın ama, boş bir gününe denk getirip toplarsan, seninkilerle birlikte değirmene gönderirken  benimkileri de gönderiver..." demiştim.

Sağ olsun Muhammet efem, bir gününü bana ayırarak yağı çıkartmış. 10 kilo kadar yağ çıkartmış, zorla 5 kilosunu kendisine bırakmasını sağladım, yoksa çıkan yağın tamamını gönderecekti. O kadar çalıştı, ağacı silkeledi, değirmene gönderdi, yağ haline getirtti 5 kilo bile az emeğine ama ne yaparsınız.

Bizim oralarda zeytini toplamak için önce ağacın altına aynen badem toplama işlemindeki gibi yazgılar serilir, uzun sırıklarla dallara narince vurularak zeytinler düşürülür, çuvallara doldurulur. Ağaçlar silkelenip çuvallar dolup ağızları bağlandıktan sonra, değirmen sahibine gidilir çuvalların yerleri tarif edilir. Gerçi her değirmenci çuvalların nereye konulduğunu bildiği için arabasıyla giderek bu zeytin çuvallarını oradan alıp değirmenine getirerek zeytini yağa dönüştürme işlemine başlar. Değirmenci, yağ çıkartma işlemini yaparken inceltici, koku giderici, vs. hiç bir katkı maddesi kullanmaz. Ücretine gelince, değirmenci hiç bir ücret talep etmez. Mesela benden kaç kilo yağ çıktı? Diyelim ki 100 kilo çıktı, bunun 10 kilosunu kendisi alır 90 kilosunu depozitolu bidonlarına doldurarak yağ sahiplerinin evlerine kadar getirip bırakır.

Sağ olasıca Muhammet amcam da bu kadar zahmete girdikten sonra bana 5 kilo yağımı yollamış.

Telefonla aradıktan sonra epeyce konuştuk. Kendisi 800 kilo kadar yağ çıkartmış. Bu sene çok yorulduğundan bahsetti, "Bademleri ne yaptın, bitirdin mi?" dediğimde, 1 ton kadar kırdığını, biraz daha  kaldığını ama onları kırmaya gücünün yetmeyeceğini, biraz dinlenmek istediğini söyledi.

Konu Muhammet amcadan açılınca bu yaz epeyce güldüğümüz bir olayı aklıma geldi Muhammet amcamın. Şöyle ki;

Bir gün beni aradı: "Müsaitsen beni iskeleye götürür müsün, maaş alacağım." demişti. "Hay, hay Muhammet amca, derhâl." dedim ve köy kahvesinin önünde buluşarak Datça'ya indik.

Muhammet abi bankadan maaşını aldıktan sonra, buluşacağımız yer olan Esenada'ya deniz kenarına geldi. Elinde dört tane teneke bira ile fındık, fıstık kuruyemiş vardı. Denizin kenarındaki kayaların üzerine oturduğumuzda; "Benim çok fena karnım ağrıyor, bankada kuyrukta zor bekledim." dedi. "Dün akşam buzlu rakı içmiştim, o mu dokundu acaba?" diye kendi kendine konuşuyordu. Gerçekten de yüzünde bir acı ifadesi vardı, karnının çok ağrıdığı belli oluyordu. Biraz sonra: "Kusura bakma, ben pantolonumun düğmesini biraz açacağım." dedi. "Muhammet amca, nasıl rahat edersen öyle otur." dedim.

Biraları içip, karnımız şiştikten sonra Muhammet amcam daha da kötü olmaya başladı. Kıvranıp duruyordu. Bu sırada telefonu çaldı. Telefonu kapattıktan sonra, belli belirsiz küfürler etti. Sonra bana: "Kalk, köye gidelim." dedi.

"Hayırdır Muhammet amca, bir şey mi oldu? dedim. "Yok ya, bir şey yok. Yanlışlıkla kızın pantolonunu giymişim." dedi.

Meğerse, yanlışlıkla veya aceleyle evden çıkarken ufak kızının kot pantolonunu giymiş, o pantolon da biraz dar geldiğinden dolayı sıkıp karnını ağrıtıyormuş. Gerçi ben önce fark etmiştim ama yıllardır kot pantolon giymediğim için dikkatimi çekmemişti, arka ceplerinde, dizinde falan çiçek motifleri vardı...    

Hiç yorum yok: