9 Aralık 2012 Pazar

MKE

Perşembe günü MKE'ye geldik. 
Kayın biraderim (Öz. Hrk. Baş.Kom.) Ahmet tabanca alım işleriyle uğraşırken Şrf'yle ben reyonları gezdik. 
Yerli ve yabancı bir çok silah vardı. 
MKE'nin Kırıkkale'deki fişek fabrikaları 4 sene önce patlamalarla yanmış, savunma sanayimize büyük bir darbe vurmuştu. Ulu Önderimiz ATATÜRK'ün yıllarca önce düşünerek inşa ettirdiği fişek ve silah fabrikalarımız yangından bu yana tekrar faaliyete geçirilmediğini yabancı fişek satışlarından anladım. 
Fotoğrafta görülen fişekler dolar karşılığında ülkemize getirilen fişekler. 
MKE'de işimiz bittikten sonra Ahmet'in Etlik taraflarındaki evine geldik. 
İşte kayın biraderim, Türkiye Tabanca atış Şampiyonu Ahmet...
Ahmet'in evindeki Teşkilat tarafından verilen şiltleri. 
Fotoğrafı bilerek bulanık çıkarttım ki ufak yazı okunup deşifre olmasın diye. 
Bu da J. Kardeşime Nevşehir'den getirttiğim sarı boncuklu nazar boncuğu. 

J. Kardeşim, şayet MKE önündeki buluşmaya gelememiş olsaydı bu boncuğu MKE civarlarındaki bir ağaca çakıp J. Kardeşime ileride bulabilmesi için koordinat dahi verecektim. Bu yüzden buluşma yerine gelirken Şrf'nin çantasında çekiç ve çivi bile getirmiştim. 

Boncuğu ağaca çivilemeye gerek kalmadan J. sözünde durarak dakika bile aksatmaksızın MKE önüne geldiler anneleri Hanımefendiyle birlikte. Bu sırada değerli Arkeoloğumuz f.d. Hanım'a da ne kadar teşekkür etsem azdır. İşlerini güçlerini bırakarak bizleri MKE önünde yalnız bırakmayarak gerçek dost olduklarını göstermiş oldular.   
J. Kardeşim gelirken benim rüyalarımı süsleyen bir kitabı da getirmiş yanında. Tüm sayfaları görsel-yazınsal belgelerle dolu Steve WATKINS ve Clare JONES'in kaleme aldığı "Gezginler İçin Unutulmaz Yürüyüşler" isimli kitap senelerce başucumda duracak. 
f.d. Hanım, Urla'da elleriyle hazırlamış olduğu Ege'mizin zeytinlerinden güzel bir kovanozda mis gibi zeytinler getirmiş. Oracıkta kavanozu açarak zeytinlerin tadına baktık. Cebimde çeyrek ekmek olsaydı utanmadan içine zeytinleri dizer afiyetle yerdim ki cebimde ekmek yoktu:(

Değerli dostlar, iyi ki varsınız...
Mustafa, Ahmet'in oğlu; en sevdiğim yeğenlerimden. Ama yüzünü fazla göremedim, hocasıyla atıştığı için gece nöbetine yazmış kendisini. 

İbni Sina'da intörn yapan Mustafa evine geldiğinde de derslerine çalışmakta. 
İşte benim Aslan yeğenim AYŞE, Ayşe'den bloğumda bahsetmiştim. İmtihanlara girişinden falan. Onu da aldık eve geldik MKE dönüşünde. Ank.Ünv.Biyol. ikinci ayını doldurdu beni en çok seven yeğenim.

Anıtkabir gezimi daha sonra yazacağım.

Değerli DOSTLARIM iyi ki varsınız...

11 yorum:

Adsız dedi ki...

Gökhan abi Ankara yolculuğun her anlamda çok güzel geçmiş belli ki. İstanbul da yapacak bir işin yok mu? keşke buraya bizim yanımıza da gelseniz....

mercan

ÇAĞATAY dedi ki...

İstanbul'a gelmek için iş yaratırız yenge.

Şrf illa İstanbul'a Mercanların yanına gidelim deyip duruyor.

Bahar aylarında gelmek lazım İstanbul'a.

Naci'mi çok özledim ben de...

Adsız dedi ki...

Evet baharda gelmeniz çok daha iyi olur. Ben bunu bir söz olarak kabul ediyor ve sizleri dört gözle bekliyorum. Bizde sizleri çok özledik....

mercan

Jardzy dedi ki...

Çekici, güvenlik kontrol etmedi tabi :)

Hala zamanın az olduğundan dem vuracağım. Bir dahakine inşallah.

Gençlere başarılar :)

ÇAĞATAY dedi ki...

Yenge, söz. Geleceğiz. Bahar aylarında. İstanbul'un erguvanları çiçek açtığında, "Ihlamurlar Çiçek Açtığında"...

Vakit sorma ama iki mevsimin birinde...

ÇAĞATAY dedi ki...

J. Kardeşim;

MKE'ye girişimiz "Tabanca ile bir sorun oldu" dedik. Beni ve Şrf'yi kontrol etmediler.

Anıtkabir'e girerken çekiç sorun oldu.

Görevlilere "MKE'nin orada bir ağaca nazarboncuğu çakacaktık" dedikse de ikna olmadılar, tabancamı ve çekici emanete aldılar Anıtkabir çıkışında teslim ettiler.

Marabam konuyu bilmediği için gezdik, gördük, döndük...

Bu Ülkede ÇEKİÇ taşımak gerçekten çok aykırı bir işmiş. Bir daha tövbe ne çekiç ne nazar boncuğu...

fermina daza dedi ki...

size bi çeyrek ekmek bulurduk söyleseydiniz :)

çekiç ve tabancayla anıtkabir'in en ilginç ziyaretçisi oldunuz herhalde :)

Adsız dedi ki...

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahattin Karakoç

Tamamdır abi ben mesajı aldım :D

mercan

ÇAĞATAY dedi ki...

Yenge, ben de bu şiiri çok seviyorum. Ondan esinlenerk yazmıştım, hatırlattığınız da iyi oldu, şiir de burayı süslemiş oldu. Ellerinize sağlık...

ÇAĞATAY dedi ki...

f.d.m Hanım,

Sabahları sigara içtiğim için kahvaltı yapamıyorum genelde. Ah, ekmek olsaydı yerdim.

Ankara'ya gelmeden önce iyi ki sakallarımı kesmişim, tabanca, çekiç ve çiviyle yakalandık Anıtkabir'de kesin meczup sanılırdık.

Miralay dedi ki...

Enişte o cekici acık artırmaya cıkarttım haberin olsun.. Sayende ünlü oldu cekic. ((: