11 Aralık 2012 Salı

ANITKABİR

Ankara'da bulunduğumuz zaman içerisinde Anıtkabir'e gitmemek olmazdı. 

Beni ilk defa 10-11 yaşlarındayken canım Nurşen halam götürmüştü Anıtkabir'e, kendileri o zamanlar Gülveren İlkokulunda öğretmendi. 

40 yıl sonra gene aynı yerdeydim, bu sefer yanımda Şrf'de vardı. Tabanca, çekiç ve çiviyi askerlere emanet ederek Dumlupınar Yolu'ndan ziyaretimize başladık.  
Ne kadar heybetli duruyordu binalar ve bayrağımız...
Hele bu bina, gördüğüm en heybetli binaydı. Ulu Başbuğ ATATÜRK'ün mozolesinin bulunduğu bina. 
İçeri girişte hayretlere düştüm, dışarının yağmurlu olmasından dolayı içeride kimseleri göremeyeceğiz sandığımda yanılmışım. Binlerce kişi vardı içeride. En çok dikkatimi çeken de Yurdumuzun dört bir köşesinden gelmiş, gelecek nesillerimizi yetiştiren pırlanta gibi öğretmenlerimiz eşliğinde ki ufacık öğrenciler oldu. 

Fotoğraf çekmenin yasak olduğu içeride, o küçücük öğrencilerin Kurtuluş Savaş sahnelerine, Atamızın özel eşyalarına, Gelişen Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteren fotoğraf, yazı ve makinelere öğretmenlerinin anlattıkları açıklayıcı bilgileri can kulağıyla dinlemelerine şahit oldum.    
Hat-ı zatında fotoğraf çekmenin yasak olmaması gerekirdi. O küçücük, o yaşlı bastonla gelen ziyaretcilerin duvarlarını, bilgisayarlarını süslemesi lazımdı çekilecek fotoğrafların. 

Ben yasağı delerek bir kaç kare alabildim içeriden.  
Ziyaretimiz esnasında yabancı bir grupta gelmişti, o yağan yağmura inat. Islanarakta olsa Atamıza saygılarını gösterdi kalabalık grup, içimizdeki vatan hainlerine inat. 
Bir çok fotoğraf çektim Anıtkabir'de. 
Mozolenin önünde Şrf.
Kendi makinemle hayatım buyunca devamlı bakacağım o kutsal mezarı da görüntüledim. 
Daha sonra Aslanlı Yol'a geldik. 
                         Türk'ün en mahrem ve kutsal yerini gezmekle büyük mutluluk ve hüzün duydum...

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok iyi etmişsiniz Anıtkabir'i gezmekle. Bende iki kez gittim. Anıtkabir'i gezerken insanın tüyleri diken diken oluyor. Fotoğraf konusunda çok haklısın. Ama flaş olayı zamanla büyük zarar veriyormuş. Bu yüzden yasaklamak zorundalar. Yani bu konuda bana göre iki tarafta haklı :)...

mercan

ÇAĞATAY dedi ki...

Gerçekten de gezdiğimiz, gördüğümüz çok iyi oldu.

Ben fotoğraf çekerken flaş patlatmadım. Flaşsız çekimlere izin verseler iyi olur ama çok kalabalık içerisi, millet gene flaş patlata bilir.

fermina daza dedi ki...

hemen hemen her müzede flaşsız çekime izin veriyorlar ama anıtkabir çok ziyaretçi alıyor. biz de hafta içi bi gün gittik en son, çok kalabalıktı. herhalde başa çıkamayacaklarını düşünüyorlar fotoğraf çekenlerle.

çok güzel bi arşivi var anıtkabir'in, fotoğraflar, afişler falan. keşke onların kopyalarını satsalar hediyelik eşya dükkanında. anıtkabir kartpostalı bile yok, halbuki neler basılabilirdi. bi email yazayım ben bugün anıtkabir'in halkla ilişkilerine :)

ÇAĞATAY dedi ki...

Hediyelik eşya bölümünde de bazı güzel şeyler vardı ama dediğiniz gibi kapsamlı değildi.

email iniz gerçekten iyi olacak. İnşallah sonuç verir.

Adsız dedi ki...

Hediyelik eşya bölümü iyide bana biraz pahalı geldi. Gerçi bütün müzelerde de fiyatlar aynı durumda. Bu yüzden o bölümden sadece Mustafa ya Atatürk fotoğrafı olan kravatlardan almıştık. İmkanım olsa daha fazla şey almak isterdim.

mercan

Jardzy dedi ki...

Ben en son geçen sene gitmiştim. Ağlayacaktım o savaş sahnelerinde.

Tabancayı anlarlar da, çekiç ile çiviyi anlamamışlardır askerler!

Bugün de Ceren ile buluştum ben! Artık bir yerlerde yazmaya başlama vakti geldi. Bloguma isim bulmam lazım :)

ÇAĞATAY dedi ki...

Ben daha Ceren'i hiç görmedim. Ne kadar tesadüfi bir dünya bu; 1-2 gün daha erken gelse, ya da biz 1-2 gün daha geç gelsek göreceğiz.

Bloğu buldunuz mu?

Jardzy dedi ki...

Benim de aklıma geldi birkaç gün önce ya da sonra.

Benim işler hep son dakika olmaya başladı. Ah başkent ah!

Bu arada bloga isim bulmadım, o nedenle de yazamıyorum. Bugün başımıza tuhaf bir olay/adam geldi. Anlatmam lazım :)

Bugün Salı, benim istirahat günüm. Yarına başlarım.

ÇAĞATAY dedi ki...

Sıkıldım ben de, kimseler bir şey yazmıyor. Olay/adam'ı merak ettim, sabırsızlıkla bekliyorum.

Ben de yarım saat sonra kursa gideceğim, bu gün kursun son günü. Bilgisayar başında zaman geçiriyordum:)