1 Eylül 2011 Perşembe

İNCESU KANYONU (Çorum - Ortaköy)

Dilara'nın okulunun açılmasına az bir zaman kalmıştı: "Baba beni ayın 12'sinde Nevşehir'e sen götür." demesi üzerine köyden gelmiştim.

Bu gün Ramazan Bayramın üçüncü günüydü. Aklıma Şapinuva gelmişti. Şapiniva'ya gitmek istedim. Şapinuva'da Hititlerin başkenti, taa çocukluğumdan beri buraya gitmeyi çok istiyordum, demek ki kısmet bu güneymiş.

Ormanları, dağları, bağları, bostanları, kıvrım kıvrım, büklüm büklüm asfalt, tozlu yolları geçerekten Ortaköy'e geldik.
İlçenin tam ortasındaki eski Belediye Başkanlarından, asker arkadaşım Muammer BOYACI'nın amcasının adını almış olan CEMAL BOYACI PARKI'nın hemen yanında bulunan pide salonundan pidelerimizi yaptırarak;
Tabelada 3 kilometre yazan yerden Şapinuva yoluna saptık. Belli bir süre gittikten sonra arabam yola sığmaz oldu, yol ham toprak tek şeride düştüğü gibi bir de söğüt, meşe ve kavak ağaçlarının arasından geçemez oldu.

Bu nasıl iştir derken bir köylü vatandaşı gördüm: "Köylüm, bu yol Şapinuva'ya gitmez mi?" diye sorduğumda: "Bey" dedi. "Burada arabayı bir yere bırakacak yoldan yürüme gideceksin." dedi. Meğerse bu yol belediyenin yeni açtığı "Hitit Yürüyüş Parkuru" imiş.

Çocuklar bana: "Baba gel İncesu Kanyonu'na gidelim." dediler. Tamam dedim, orayı da görmedik zaten oraya gidelim diyerek İncesu istikametine döndüm.
13 kilometre sonra İncesu Köyünün içerisinde bulunan kanyona geldik. Arabamı gösterilen otoparka çekerek, nevalelerimizi ellerimize alarak kültür parkına doğru yürüdük.
İncesu Kanyonu Kültür Parkı'na geldiğimizde çok şaşırdım. Belediye o kadar güzel çalışmalar yapmış ki.
Köyün ortasındaki alana ağaçlar dikmiş, yolları parke taşlarla döşemiş, adım başı kamelyalar koyarak vatandaşın huzur içerisinde piknik yapmalarını sağlamış.
Parkın bahçesine de; eski medeniyetlerden kalma antik eşyaları koyarak parkı adeta açık hava müzesine çevirmiş. Resme tıklayıp büyültürseniz bu kocaman küpün üzerindeki hac işaretini görebilirsiniz. Bizans döneminden kalma galiba.
Burada da Hititlerden kalma, sopası eşeğe veya ata bağlanarak döndürülen buğdayı un haline getirilen dibek görülmekte.

Ortaköy'de pidecide yaptırmış olduğumuz pidelerimizi yedikten sonra kanyonu incelemeye başladık.
Parkın kenarlarına konulmuş bu tabelalarda kanyonu ne şekilde gezeceğiniz, nasıl faydalanacağınız gibi önemli bilgiler içermektedir.
Kültür Parkı, tam kanyonun girişinde heybetli ve sarp kayaların altında kurulmuş.
Bu tabelada ise; İncesu Kanyonu hakkında bilgiler vermektedir.
Burada; kanyonda bulunan hayvan ve bitki türleri hakkında çok güzel bilgiler mevcuttur.
Bu tabelada ise; Hitit Tanrıçalarından Kybele hakkında bilgiler mevcuttur.
Büyük bir hızla akan Çekerek Çayı, Helenistik adıyla: Scylax Nehri'nin köye girmeden durdurulmuş hali. Sular fazla geldiğinde kapaklar açılıyor, su civar köylere kanallarla dağıtılarak sulama görevi yapmaktadır.
Kanyonun girişi köyün sol tarafından, kayaların yamacından verilmektedir. İlk önce burada ayakkabılarınızı çıkartarak nehrin karşısına geçmeniz lazım.
Biz da öyle yaptık. İlk etapta ayakkabılarımızı çıkartıp pantolonlarımızın paçalarını sıyırdıktan sonra kanyonu gezmek üzere nehrin karşısına geçtik.
Nehrin altındaki çakıl taşları denizdekilere hiç benzemiyordu, ayaklarımızın altlarını öyle bir acıtıyordu ki...
Ayakkabılarımız ellerimizde yürürken;
Nehrin gidişatına göre tekrar karşı kıyıya geçmemiz o yakadan yürümemiz gerekiyordu.
Nehrin kâh sağından, kâh solundan, kâh çıplak ayak, kâh ayakkabı ile yürüyerek Tanrıça Kybele'nin taşa oyulmuş heykeliyle Kanyonu gezmek üzere çakıl taşlarında yürümeye devam ettik.
Bir sağdan, bir soldan yürürken ilerimizde kanyonu gezmekte olan gruba yaklaştık. İlerideki insanların görüntülerini kayalarla kıyaslarsanız kanyonun ne kadar heybetli olduğunu anlamış olacaksınız.
Yukarıya baktığımda kayaların arasında kendiliğinden bitmiş bir ağacın eğilip aşağıdan geçen ziyaretçileri seyrettiğini farkettim.
Ağacın uzaktan görüntüsü...
Ben artık ikide bir. ayakkabı çıkart, ayakkabı giy yapmaktan usandım Tanrıçayı görmekten vazgeçtim.
Dönüşte; İncesu Kanyonu'nun arasından salına salına akan, antik çağların Scylax Nehrini eşekle geçtim.

Ben 'Ağa'yım... Yürümem, ağa olduğuma göre ayrıcalığım olmalı... Ben Gelemer Ağasıyım...

Hiç yorum yok: