24 Ocak 2011 Pazartesi

Ve Dananın Kuyruğu Koptu...


22 Ocak günü girdiğim motorsiklet direksiyon sınavından "81" puan alarak, "A2 Sürücü Belgesi" taşımayı hak ettim.

22 Ocak sabahı erkenden kalkarak elbiselerimi giyindim. Olası bir motordan düşme anında sürücüyü koruyacağını ve kollayacağını ve zararı yarı yarıya düşüreceğini zannettiğim şekilde giyindim. Giyindiğim elbiseler ise diz kapakları eprimiş, g.. cebinin üzerinde yamalıklar olan yün bir pantolon, dirsekleri delinmiş iki adet üst üste kalın yün kazaklar ve babamdan kalma siyah-beyaz ekoseli, dilenciye versen giyilmeyecek şekilde güveler tarafından yenilmiş matriks tipi bir palto. Ayaklarımda altları patlamış asker postalları. Ellerime ise boks eldivenlerine benzeyen 1970'li yıllardan kalma delik deşik olmuş, eski Cüneyt ARKIN filimlerinde görülen bir deri eldiven geçirdim.

Daha sonra Göğsüme, yani kazakların altına 8 sahifelik 'rüzgârdan korunmak amacıyla' Cumhuriyet gazetesi sokuşturmuştum ki, sonra bunu siyasete bulaşmamak için magazin gazetesi ile değiştirdim. Bu gazete olayını sert geçen kış günlerinde arabalarının donmaması için radyatörlerin önlerine gazete kağıdı koyan sürücülerden görmüştüm, mutlaka bir faydası olur düşüncesiyle gazete kağıtlarını fanilamın altına siper ettim.

Direksiyon sınavı Buharaevler Pazar Yerinde yapıldı. Pazar yeri, direksiyon sınavına gelenler için ayrılmıştı Tam bir panayır yeri gibiydi. Tüm sürücü kursları direklerin aralarına kurslarının isimleri yazılı pankartları, dövizleri, afişleri asmışlar, tüm sürücü kursları, kendi arabalarını, motorlarını getirmişler. Arabaların üzerlerinde. "Dikkat Sürücü Adayı" yazıyor. Arabalar yıkanmış, tertemiz. Motorlar da ona keza. Sanki gelin almaya gidilecek hummalı bir çalışma.

Her sürücü kursu pankartının altına bir masa ve sandalyeler koymuş, hemen yanına da seyyar çayocakları yerleştirmiş. Pet bardakları atmaya çöp kovaları. Sürücü kursları çalışanları o soğuğa rağmen gran tuvalet, takım elbiseler, kravatlar, boyalı kunduralar...

Kursiyerler kendi sürücü kurslarının önünde gruplaşıyorlar, merhabalaşıp şakalaşıyorlar. Herkes, motordan, direksiyondan, sola gönüşden, sağa dönüşden, dur-kalktan, emniyet kemerinin mutlaka takılmasından bahsediyorlar. Bir tanesi de diyor ki: "Olm, ikiyle kaldıracakmışız arabayı, hiç ikiyle kaldırmayı öğretmediler bize" Dur, soralım. Hoca da: "Lan olum, olur mu öyle şey? Kimden duyuyorsunuz böyle şeyleri?" Az ilerde bir çocuk ağlıyor, bas bas bağırarak, "Baba, beni de bayrama götür!" "Sus oğlum burası bayram değil, bu amcalar teyzeler acemi şoför, biz ekmeğimizi alalım evimize gidelim"

Sonra birisi arkamdan bağırdı: "Gökhan abiiii!" Lan kim ola ki? Beni burada kimse tanımaz, baktım bizim sürücü kursunun sekreteri. Helal olsun çocuğa beni hemen tanımış. Halbuki kursa bir defa kayıt olmaya, bir defa da para yatırmaya gitmiştim. Diğer işlerimi hep telefonla halletmiştim. Anlayacağınız bazılarına kurs murs yok.
"Abi gel, önce motorcuları alacaklar." "Beni mi?" "Evet abi, sizi" "Abi siz motor kullanmayı biliyordunuz değil mi?" "Yok koçum, bilmiyorum." "Aha, napcaz abi?", "Lan olm, bana dediniz mi motor kullanmayı biliyormusun? Gel motor kullanma talimi yapalım diye?" "Bisiklet sürmeyi biliyonmu abi?" "Biliyorum." (Haşim abi ile Selim abi öğretmişti sağ olsunlar) "Tamam abi, bu da öyle, direksiyonu sağa sola çeviriyorsun" "Sağa sola mı çeviriyorum?" "Evet abi"

Sekreter beni top gibi bir adamın yanına götürdü, adam 1.50'ye 120 kilo falan. Balon gibi bir şey. Tokalaşmak için elini uzattı, kalkan balığı yavrusu gibi tombul bir el. "Abi, Gökhan abiye motor sürdür" dedi. Skotır bir motor, "Bin abi" dedi. "Lan olm, şunun yönünü yola doğru çevir de bineyim, sokmuşun motoru arabaların arasına, ben nasıl çıkartayım?"

"Nasıl çalışıyor bu?" "Marşa bas çalışır abi" "Lan araba mı bu marş olsun?" Ne bileyim ben, motorları hala pedalına basarak, gaz vererek çalışıyor sanıyorum. Sürücü kursuna gittim ya!" Neyse, yönü boş pazar içine çevrilmiş motora bindim, hafif hafif gaz vererek sürmeye başladım. Aynen bisiklet gibiymiş, sürmesi bisikletten de kolay, yorulmuyorsun, pedal çevirme derdi yok, bas gaza git. Bir iki tur attım, acemiliğim geçince bir de hız yapmaya başladım. Çok hoşuma gitti motor sürmek, güvelerin yediği yırtık paltom rüzgarda matriks gibi uçuşuyor, rüzgar da geçmiyor içime. Kendi kendime düşündüm. Lan Gökhan sen ne akıllısın, iyi ki göğsüne, fanilanın içine gazete kağıtları doldurmuşsun, rüzgar hiç etkilemedi.

Sonra; Milli Eğitimin tayin ettiği minyon tipli, komo bıyıklı, kısa boylu, takım elbiseli, geniş çerçeveli gözlüklü, tipik bir siyasi sol görüşlü örgüt militanını andıran hoca start verdi imtihan başladı.

İlk önce bir bayan bindi motora, kalkan yavrusu tombul elli motor hocası marşa bastı motor çalıştı, hoca müdahale etti. "Siz karışmayın kendisi çalıştırsın motoru" dedi. Kız, sakin bir şekilde kalkış yaptı. Beşer metre aralıklarla konulmuş yaklaşık 100 metrelik alana dizilmiş trafik dubalarının arasından kıvırarak, slalom yaparak geçti ve aynı şekilde geri döndü. Sonra gençten bir çocuk bindi motora. Havalı bir şekilde motoru çevirdi marşa bastı. Mübarek Valentini ROSSİ sanki. O hantal skotırı nasılda yan yatırıyor, bir sağa bir sola. Dubaların arasından bir geçişi var sanki dizleri yere değecekmiş gibi, kendisini Londra Grand Prixinde sanıyor. Aynı şekilde bir de dönüş yaptı. Tam hocanın önüne yaklaşmıştı ki acı bir İiiiiiiii yaptı firenle, sonra sırtararak hocaya baktı. Hemen atıldım: "Lan s.... get, hoca seni görecek bizi bırakacak, defol git gözüm görmesin." Hemen hocayı kenara çektim kimliği çıkarttım. "Hoca P. memuruyum, aman gözünü severim bizi bırakıp mırakma, teşkilata rezil etme." dedim. Ayrıca eşiminde onların teşkilatından olduğunu söylemeyi ihmal etmedim.

Sıra bana geldi, motora bindim, kalkan yavrusunu andıran tombul el motorun marşına bastı, motor çalıştı, hoca bir şey demedi. Yavaşça kalkış yaptım, sırayla dubaların arasından geçtim. İçimden de küfür ediyorum. Hay bu kadar duba koyanın da avradını... Lan olm, koyun 2 duba geçelim arasından. Neden sonra hiç bitmeyecekmiş gibi gelen duba arasından geçme sınavı bitti. Bu arada dubalardan birisini devirdim. Ama motor değmedi dubaya, çok yakın geçtiğim için 47 numaralı postalımın ucu takılınca devrildi duba. Geri döndüm, Dönüşü de dubaların arasından yapmam gerekiyordu heyecandan unutmuş olacağım galiba kenardan düz bir şekilde gelerek hocanın önünde durdum, motor devrilecekmiş gibi yan yattı, hemen düzelttim, sanki uçan balon gibi motor hocası yetişti motoru tuttu. Sınav hocası: "Gökhan bey, keşke dönüşde de dubaların arasından geçseydin" dedi. "Heyecandan unuttum hocam isterseniz gidip tekrar geçeyim" dedim. "Gerek kalmadı" dedi. Ne demek gerek kalmadı yaa. Yanaştım yanına. Elindeki kağıdın karelerini doldurmaya başlamıştı bile. Yanına yaklaşınca son üç karenin "Başardı" bölümüne "+" koydu...

3 yorum:

Sadece C. dedi ki...

:))) baya maceralı olmuş.. tebrikler

Adsız dedi ki...

müthis!:)KUTLARIM.YÜREKTEN..ZATEN AKSİNİ BEKLEMEZDİM...SLALOM YAPMAMISSIN HA!UNUTMUSSUN!OLSUN..ONUDA YAPARSIN..KEYİF ALDA..SAGLIKLI,SEVDİKLRİNLE*KAZASIZ BELASIZ KULLAN EVLATCIM.YARADAN GÖZETSİN SENİ(*--DANA DA MAASALLAH!FOTO BİLMEMNEYLEMİ KOPARILMISTI KUYRUGU?YOKSA DOGALMI:))

Ahmet Haşim dedi ki...

bu trafik imtihanları hep böyle heyecanlı oluyor galiba:)neyseki sonu iyi bitmiş..ben de oraya gelsem bana da benzer bir ehliyet alabilirmiyiz acaba:)tebrik eder,kazasız-cezasız nice sürüşler dilerim..selamlar...