19 Nisan 2011 Salı

Ocak

Koskocaman bahçem olmasına karşılık ızgara yapacağımız zaman ufacık bir balık ızgarasıyla etlerimizi yapmaya çalışıyorduk. Bahçenin bir köşesine bir ocağın yapılması şarttı. Zaten Zühal Ablam da hep: "Bir ocak yaptır, köy ekmeği yaparsın, odun ateşinde yemeğini yaparsın" deyip duruyordu. En sonunda ocağı yaptırmaya karar verdim. İlk etapta ocağın yapılacağı yeri seçtik ve bahçeden topladığımız taşlarla temelini attık.
Temel atılmadan önce malzemeleri ısmarlamıştık zaten onlarda gelince hiç aksatmadan çalışmaya başladık. Gelen malzemenin listesi: 90 adet 8,5'luk tuğla, 50 adet 13,5'luk tuğla, 6 adet çatı kiremiti, 50 adet takoz tuğla, 5 torba çimento ve 1 torba toz kireç.
Çineli Ahmet usta; ben ona "çileli Ahmet usta" derim. Sağolsun bana her zaman yardımcı olmuştur. Ahmet usta aslen Aydın ilinin Çine ilçesinden olduğundan dolayı Datça'da kendisine Çineli Ahmet Usta derler. Ocağa başlamadan önce "Benim yanıma bir adam lazım." demişti. Ben de: "Adama madama gerek yok Ahmet usta, ben sana yardımcı olurum" diyerek kalfa parasından kurtulmuş oldum. Temele döşenen taşları ben el arabasıyla getirerek ustanın önüne koydum, harcı kardım, istediği malzemeyi anında verdim. Verdim ki iş sekteye uğramadan 1 günde bitirildi.
Takoz tuğlalarla ocağın içerisi döşendi, kabası öğleye doğru bitirildi.
Öğleden sonraki çalışmada ise; işin sıva kısmı yapıldı. Tedariksiz yakalanmıştık ki Muhammet Amcam sanayide bir arkadaşını arayarak mermerin ölçülerini verdi. Belli ki mermercinin elinde iş yokmuş, yarım saat sonra ocağın üst kısmına tuzluk, biberlik, kimyon, nane, karabiber gibi içerisine baharatların konulduğu ufak şişelerin meydanda durmaması, mermer bir zemin üzerinde durmasını amaçladığımız mermeri kaptığı gibi motorla getirdi ve sıva yapılmadan önce ocağın üzerine yerleştirmemizi sağladı.
Bu da ocağın bitmiş hali. Yalnız sağ tarafta bulunan ve ocağa yakacak sağlayan odunların konulduğu bölümün üzerine kesilecek mermer 2 gün sonra gelecek. Geldiği gibi de mermer ustası tarafından yerine monte edilecek.


Akşamleyin misafirlerim gittiğinde yerini hazırlamış olduğum fayans üzerine "GELEMER AĞASI" yazmam gerekiyordu. Onu da sarhoş kafayla bir karton üzerine şablonunu iğri-büğrü keserek (maket bıçağım yoktu, makasla kestim) hallettim. Püskürtme boyayla da püskürterek ocağa son şeklini verdim.


Gelemer Mevkii'nin Ağası olduğum bu suretle tesçillenmiş oldu.


Ocağın yapımında büyük ısrarlarıyla beni destekleyen Zühal Ablama teşekkürü bir borç bilirim.

3 yorum:

Sadece C. dedi ki...

Ooooh, orda ne gözlemeler, bazlamalar pişirilir değil mi?

Adsız dedi ki...

Abi ocağın çok güzel olmuş.Şimdi orada olup ızgara yapmak vardı....

fermina daza dedi ki...

çok güzel olmuş hakikaten. annemlerinkini bi gidip yerinde incelemem lazım, sizinkini de göstereyim, bakalım ne diyecekler :)