Bu da; motorun testere kısmının kılıfından çıkartılmış hali.
Motoru alışımın da bir hikayesi var, bu hikayeyi yazmadan geçemeyeceğim. 26 Mart günü evin eksiklerini almak üzere Datça pazarına inmiştim. İşlerim bittiğinde köy minibüslerinin kalktığı yerde beklediğim bir sırada iri yarı, aham bele pala bıyıklı, takım elbiseli, kara yağız bir adam elinde üç tane sitil motorla köşeyi döndü...
Benim böyle bir motor almayı çok istediğimi anlamışcasına yanıma yaklaştı. "Lazım mı abi?" dedi. "Lazım! Kaç para?" dedim. "300" dedi. Bi dakkada şok oldum. Hem STIHL marka, hem gıcır gıcır hem de 300 lira" Param olsa "Ver lan" diyeceğim ama cebimde o kadar para yok. Motoru aldım elime, şöyle bir okkaladım, ağaç keser gibi bir sağa bir sola salladım. Sanki yılların ormancısı gibi pozlara girdim, halbuki böyle bir motoru ilk defa elime alıyordum. Bayağı da ağırmış. "Ulan ne motor beah" dedim içimden. Pala, yüzüme bakıp duruyordu. "Ne istiyon en son buna" dedim. Sağa sola baktı kulağıma eğildi: "200 ver" dedi. "Ah ulan parasızlık." dedim kendi kendime. Sonra da: "Nerelisin sen hemşerim?" dedim. "Merzifon" dedi. "La hemşerim ben de Merzifonluyum" dedim. Sağdan soldan konuştuktan sonra; "Hemşerim, benim param sana yaramaz, inan cebimde param olsaydı hemen alırdım" dedim. "Canın sağolsun hemşerim" dedi çekti gitti.
Beş dakika bile geçmeden gene aynı köşeden çıkıp geldi. "Hemşerim, kaç paran var cebinde?" dedi. "Elimi sağ cebime soktum bozukluk, kağıt, ciklet, anahtar, çakmak 120 lira çıktı. Bu sırada da köyün minibüsü geldi. Köy yolcuları arabaya doluşmaya başladılar. Pala, bozuklukları, ciklet, anahtar, çakmağı ve STIHL motoru bana bırakarak köşeyi döndü.
Minibüse bindim, köylümün yanına oturdum, alış veriş paketlerimi yere, STIHL motorumu dizlerimin üzerine koydum. Gözüm gibi bakıyordum ona. Yıllardan beri almak isteyip de alamadığım bir şey dizlerimin üzerinde duruyordu. Renkleri de bi güzeldi ki; turuncu-beyaz...
Yanımdaki köylüm: "Hayırlı olsun Gökhan bey; 50 lira mı verdin?" dedi. "Ne 50'si be köylüm? 120 lira verdim" dedim kızarak... Devam etti: "Gökhan bey, pazarda bana 50 liraya kadar düşmüştü, ben de alacaktım ama bir tane var evde. Bir de Çin malı deyince almaktan vaz geçtim ben." demez mi.
"Eee, ne olacak şimdi." dedim köylüme. "Şimdi bu elimizde mi kaldı, çalışmaz, ağaç kesmez mi bu?" dedim. "Yok canım, o kadar da değil, bu sana yeter, sen bahçende kullanmayacak mısın bunu, ormandan ağaç kesecek halin yok ya, senin bahçende bu sana yeter." diyerek biraz su serpti yüreğime.
Kucağımdaki STIHL'i yavaşça yere ayağımın dibine koydum...
Ulan dedim kendi kendime, sonra şu atasözü geldi aklıma: "Hemşeri hemşeriyi gurbette öpermiş!"
Bu aşağıda görünen resimde de Çin malı çakma STIHL marka ağaç kesme motorunun yedek anahtarları, tornavidaları falan görünmekte.
Gerçi eve gidince hemen Muhammet amcayı çağırdım. "Çalıştır şunu Muhammet amca" dedim. O da; "Bu hemen böyle çalışmaz." dedi. "Önce rolantide bir depo benzin yakacak bu, ondan sonra çalıştıracağız" dedi. Neyse benzinini yağını koyduk depolarına. Ağaca da astık tam 2 saat kendi kendine çalıştı. Benzin bitene kadar da biz Muhammet efe ile birer şişe şarap bitirdik. Sonra bir kaç parça kesilecek odun vardı onları deneme babından kestik. Canavar gibi çalışıyordu. ÇİN CANAVARI sanki maaşallah...
1 yorum:
Biraz pahalıya mal olmuş anlaşılan ama o ücretini çıkartır birkaç sefer kullanımda, merak etmeyin :)
Yorum Gönder