Çorum'un Bahabey Çamlığı'nı geçtikten sonra Çimento Fabrikasının solunda büyükçe bir alanda Taş Ocağı bulunmaktadır. Burada Melek Gazi veya Melik Gazi isimli bir zatın türbesi var, buraya gelmeyi planlamıştım.
Önce araştırdım, kimdir bu Melik veya Melek Gazi. Civardaki ihtiyarlardan sorduğumda gören bilen, tanıyan yok. Türbeye geldiğimde zaten hiç bir yazıyla da karşılaşmadım.
İnternetten araştırdığımda; kayserikent.net sitesinde bir yazı bulabildim. Uzunca bir yazının giriş kısmı şöyle:
"Emir Melik Gazi Sultan; Türklerin Anadolu’ya girişi olan 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Sivas, Malatya, Kayseri, Tokat, Amasya ve civarında (1071-1178) Danişmendli Beyliği’ni kuran Ahmet Melik Gazinin Oğludur. Asıl adı Seyyid Selahaddin’dir fakat, tarihte aldığı unvan adlarıyla “Danişmend Emir Melik Gazi Sultan” adıyla anılır. Ahmet Yesevi’nin Anadolu’ya gönderdiği 360 alperenlerden biri ve Horasan Erenlerindendir. Merzifon/Sarıköy’de bulunan Seyyid Battal Gazi Ocağı’nın seceresine göre Emir Melik Gazi’nin Hicri Doğumu 435, Şehadeti 530, Ömrü 95 tir. Emir Melik Gazi, 1134 yılında dünyadan göçtüğüne göre 1039 yılında doğmuştur."
Sonunu ise şöyle bağlamışlar:
"Emir Melik Gazi’nin, Melik Gazi Köyü’nden başka, Kastamonu, Erzincan/Kemah, Kırşehir Ordu/Ayabastı ve Çorum da da halk tarafından çok sevildiği ve unutulmaması için türbesi ve kümbeti yaptırılmıştır. Asiye Ocak SAĞLAM"
Yukarıdaki iki resimde Türbenin görüntüleri bulunmaktadır. Burada yatan zat, Asiye Ocak SAĞLAM'ın yazısına göre demek ki Melik Gazi değil.
Mezarında ve türbesinde her hangi bir yazı bulunmadığından, halkımızın yıllardan beri Melik veya Melek Gazi olarak bildiği bu zatı gene böyle bileceğiz demektir.
Türbenin içerisinde çocuk elbiseleri gözüme çarptı. Yaşlı teyzenin söylediği gibi buraya çocuğu olmayanlar veya erkek-kız çocuk istemeye gelenlerin dilek tuttukları bir yer haline gelmiş Melek Gazimizin türbesi.
Çorumumuz'da ve civar komşu illerimizde bu gibi yerlere dileğe gelen vatandaşlarımızın çocukları olduğunda erkekse 'Satılmış' kız ise 'Satı' isimleri verilir. Çoook eski bir gelenek halen yaşatılmakta demek ki...
Türbenin duvarındaki halının görüntüsü.
Bu iki fotoğraf da türbeden Çorum'un panoramik görüntüsü. Çorum'un büyük bir kısmı çukurda kaldığı için 200 küsür bin nüfuslu ilimiz adeta bir ilçe görünümünde.
Gelelim şimdi Türbeye nasıl geldiğime. Benim arabamın altı yüksek olduğundan ben rahatlıkla geldim. Ama buraya gelmek isteyen ufak arabaların, taksilerin buraya, türbeye kadar çıkmaları imkansız. Ziyaretçiler arabalarını aşağıda bırakıp yokuşu yürüyerek çıkmak zorunda kalıyorlar.
200 metrelik bir yol o kadar bozuk ki anlatamıyorum. Yapması çok mu zor? derseniz. Hayır hiç de zor değil. O kadar basit ki...
Zira hemen 200 metre aşağıda taş ocağının, iş makineleri, kamyonları var. Belediye bir greyder yollasa, greyder 1 saatlik çalışma sonunda bu yolu asfalt yol gibi tertemiz yapar çıkartır. Ama neredee o greyderi yollayacak, yollara çakıl taşı dökecek babayiğit?
Zamanında buraya Türbeye yakın bir yere böyle bir kulübe de yapmışlar. Kulübeyi incelediğimde devlet malı olduğunu hemen anladım. Ağalar önüne bir de kamelya gibi bir şey yapmışlar. Göya buraya oturup Çorum manzarası eşliğinde yeyip içecekler ya, uyanıklar...
Sonrada her zaman olduğu gibi bakımsızlığa terk edip hep birlikte devletin binasının yıkılmasını seyretmişler. Farkındaysanız kamelya için ne kadar gereksiz ve fazla malzeme kullanmışlar!
Buranın devlet yapısı olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ağalar yeyip içsinler diye elektrik bile getirmişler buraya. Elektrik direğinin o eski azametli günlerinde ki şatafatlı aydınlığı kalmamış. Ama direğin sağlam kalması için bir kamyon dolusu malzeme kullanmış ağalarımız. Zannetmeyin ki ağalar Türbe için getirmişler elektriği buraya, farkındaysanız Türbenin sağında solunda elektrik diye bir şey yok. Zaten Türbeye de gerekli önem verilmemiş. Kapısı bacası açık, bir yazısı, bir görevlisi bile yok. Allah'a emanet...
1 yorum:
sevgili Çağatay,sadece Çorum'da değil anadolu'nun hemen her yerinde böyle türbelere, yatırlara rastlamak mümkün..hatta şehir içinde bile böyle adı sanı unutulmuş veya başka efsanelere konu olmuş,halkın kendi hikayesini yazdığı birçok mezar veya bölge görmek mümkün..bunu ben çok hoş bir olay olarak,hatta ortak hafızamız olarak görüyorum..ama ne yazık ki bunlar yeterince araştırmaya,ilgiye konu olmuyor..umarım gelecek nesiller bunların değerini bilir.tabi o zamana kadar ayakta kalabilirlerse..senin bunları güzel gözlemlerle yazılı ve görüntülü hale getirmen çok önemli ve güzel bir hizmet..eline sağlık..bu melekgazi nin biraz daha güneyinde sanırım bir de kandilkaya bölgesi ve orada yatan kandil dede diye bir yatır olacak hafızamda kaldığı kadarıyla..artık yaz gelince bir de oraya gidip orayı da yazarsan çok sevineceğim ama lütfen sıcak ve güzel bir havada git ve orada esen rüzgarın altında Çoruma bakarak benim için bir bardak çay iç..sevgiler...
Yorum Gönder