25 Aralık 2012 Salı

YENİ BLOĞUMA BURADAN BAKABİLİRSİNİZ

                                                      


                                 http://kavaktantabut2.blogspot.com/





...................................................................................................................................................................

22 Aralık 2012 Cumartesi

Puzzle En Sonunda Bitti

Hatırladığım kadarıyla Şrf iki ay önce yukarıda görülen puzzleyi kapmış gelmişti. 
Binlik puzleler, içerisinden iki torba, iki ayrı puzzle çıkınca birini MHRMH'a vermiştik. 
"Şrf," dedim. "Bana zorluk dereceli şeyler getirip camımı sıkma". 

O da; ben öyle dememişim sanki gibi düşünmüş. 

Neyse masanın üzerine serdim puzzleyi. İlk hafta RESTORANT yazan yeri buldum, bulana kadar da çok sıkıldım ama. 
Oyuncak masanın üzerinde bir aydan fazla durdu. 
Benim puzzle ile pek ilgilenmediğimi gören Şrf, başladı kendisi yapmaya. günde 4-5 tane koymak kaydıyla bir şeyler meydana getirdi.  
Bir gün boş zamanımdan da faydalanıp puzzleyi bitirmeye karar verdim. Salonu sırf bu işe ayırdım, misafir falan gelmeyecekti, gelen de kabul edilmeyecekti.  
Lakin, 10 gün puzzle salonda durmasına karşılık bir tane bile yerine koymak istemedi canım. 
Evin döküntüsüne dayanamayan Şrf, bu gün erkenden kalkarak yapmaya başladı. 
Benim de yardımlarımla saat 20.00 sularında bitirdik. Şöyle bir şey çıktı ortaya, fotoğrafını iyi çekemedim.

Bir daha mı bu tip oyunlar, ben yokum.

Buradan 2,3 binliklerini bitirenleri tebrik eder alınlarından öperim...

19 Aralık 2012 Çarşamba

F.D. Hanım'ın Yeniyıl Kartı ve Pulları

Marduk Gezegeni dünyamıza çarpmazsa şayet Yeni yıla 12 gün kaldı. 

Tebrikler, kartlar atılmaya başladığını f.d. Hanım'ın kartının gelmesiyle anladım. Teşekkürler f.d. Hanım; sizlerinde Yeni yılınız kutlu olsun. 

Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere gönderilen kartın, zarfın seçimi de ayrı bir sanat kolunu oluşturmakta. Böylesine güzel bir kart alacağım hiç aklıma gelmezdi.  Bana deseler, "Bir zarfla kart al gel." diye, hemen gider dört köşe bir zarfla, onun içine girecek bir şehir resimli kart alır gelirdim.   
Bunlar da f.d. Hanım'ın zarfının üzerindeki pullar. İlk pul, kelebeklerimiz serisinden Alıç Kelebeği resmiyle, Çorum Alacahöyük kazılarında çıkartılan Hitit medeniyetine ait Altın İkiz İdol resmini içeren desenli pul.

Teşekkürler f.d. Hanım; sizlerinde Yeni Yılınızı kutlarız...

18 Aralık 2012 Salı

Aşıcılık Kursu

Geçen Kasım ayının 3 ünde başlayan Ağaç Aşıcılığı kursunu bitirip sertifikalarımızı aldık. 

Kursun asıl amacı yalnız AŞI'cılık değildi.

Bitkilerde Büyüme Gelişme, Aşıyla Üretim, Ağaçlarda Bakım, Bitki Hastalıkları, Budama ve Bağcılıktı.

Bir ay, bir hafta sürüp haftanın 5 günü saat 17.00'de başlayıp 19.00 gibi sona eren kursa çok az bir devamsızlıkla Terzi Elvan Abimle beraber başlayıp beraber 12 Aralık günü sınavlara girerek sertifikalarımızı aldık.

Yukarıdaki fotoğrafta Çorum İl Tarım Müdürlüğü'nün bahçesinde ben, Elvan abim ve diğer kursiyerlerin dersi.     
Çorum Tarım İl Müdürlüğü mühendislerinden hocamız Aslan SİVRİKAYA'nın tatbiki olarak verdiği derslerden birinde Elvan abimin izlenimleri...   
Gene, Çorum Tarım İl Müdürlüğü personeli mühendis Kadir YILDIZ hocamızın Ağaçlarda Hastalık Erken Uyarı Cihazı'nın önünde vermiş olduğu tatbiki dersten görüntüler...
Aslan Hocamızın vermiş olduğu Ağaç Budaması dersinde eline makası alan kursiyerlerin ağaçları budamaya başlaması. 
Kurs boyunca hocalarımızın vermiş olduğu notları biriktirdiğim dosyam. 
Dosyamın içerisindeki aşıcılıkla ilgili notlarım. 
Dosyam...
                                             Ve kurs sonunda almış olduğumuz sertifikalarımız...

13 Aralık 2012 Perşembe

Canım Halam...

Ankara'da bulunduğumuz zaman içerisinde halama da uğradım. Nurşen BOZKURT halama. Akrabalarım içinde dünyalar kadar çok sevdiğim halama. 
Kayın biraderim Ahmet kadar yakın olabilsem halama, Ankara'da olsan, hiç yanından ayrılmazdım canım halamın. 
Halam ve çok sevdiğim Osmanım...
Osman seni ne kadar çok sevdiğimi bilemezsin, Babam beni Ankara'ya canım halamın yanına yolladığında sen o zamanlar ufacık bir çocuktun, seninle oynardım ben... 
Halam çiçekleri çok sever, evindeki ağaç kadar büyümüş difenbahyanın yanındaki koltukta oturdum halama gittiğimde.  
Bu da difenbahyanın karşısındaki ağacı, Hala; nasıl baktın bu ağaçlara? Bu mevsimde bile yaprakları pırıl pırıl ve yemyeşil. 
Halamın evinden bazı görüntüler aldım, bu köşe çok hoşuma gitti. Halam gezmeyi çok sever, bir gurubu var onlarla devamlı ülkemizin tarihi ve turistik yerlerini gezerler.  
Bu fotoğraftaki halamı, evlenmeden önceki halini çok iyi hatırlıyorum. Dünyanın en güzel insanıydı...

Benim gözümde bu dünyaya ait olmayan, çok çok uzak gezegenlerden, yıldızlardan gelmiş bir melekti Halam...

Babam beni Merzifon'a götürmüştü Sapanca'dan halamın düğünü için, o zamanlar 6-7 yaşlarındaydım galiba. Halam da Merzifon'a yakın bir köyde, yanılmıyorsam Sarı Köy'de ilkokul öğretmenliği yapıyordu. Köy okulu Merzifon'a 10 kilometre uzaklıktaydı, canım halam her gün o karlı çamurlu yolları yürüyerek gider gelirdi okuluna; modern Türkiye'nin başlangıcıydı halamın o yolları yürüyerek gidip gelmesi. Nerede o zamanlar 1958-59 yıllarında servisler? 
12 Mayıs 2011 günü Samsun Atatürk heykeli önünde, 1957 Erzurum Nene Hatun Öğretmen Okulu mezunlarının buluşmasının fotoğrafı. 

Halam, oturanlardan beyaz elbiseli siyah kaşkollu olanı.   
                                                Halamın torunları, Müjde kardeşimin ikizleri...

Hala sizi çok seviyoruz, Gkhn, Şrf, MHRMH, DLR...

11 Aralık 2012 Salı

ANITKABİR

Ankara'da bulunduğumuz zaman içerisinde Anıtkabir'e gitmemek olmazdı. 

Beni ilk defa 10-11 yaşlarındayken canım Nurşen halam götürmüştü Anıtkabir'e, kendileri o zamanlar Gülveren İlkokulunda öğretmendi. 

40 yıl sonra gene aynı yerdeydim, bu sefer yanımda Şrf'de vardı. Tabanca, çekiç ve çiviyi askerlere emanet ederek Dumlupınar Yolu'ndan ziyaretimize başladık.  
Ne kadar heybetli duruyordu binalar ve bayrağımız...
Hele bu bina, gördüğüm en heybetli binaydı. Ulu Başbuğ ATATÜRK'ün mozolesinin bulunduğu bina. 
İçeri girişte hayretlere düştüm, dışarının yağmurlu olmasından dolayı içeride kimseleri göremeyeceğiz sandığımda yanılmışım. Binlerce kişi vardı içeride. En çok dikkatimi çeken de Yurdumuzun dört bir köşesinden gelmiş, gelecek nesillerimizi yetiştiren pırlanta gibi öğretmenlerimiz eşliğinde ki ufacık öğrenciler oldu. 

Fotoğraf çekmenin yasak olduğu içeride, o küçücük öğrencilerin Kurtuluş Savaş sahnelerine, Atamızın özel eşyalarına, Gelişen Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteren fotoğraf, yazı ve makinelere öğretmenlerinin anlattıkları açıklayıcı bilgileri can kulağıyla dinlemelerine şahit oldum.    
Hat-ı zatında fotoğraf çekmenin yasak olmaması gerekirdi. O küçücük, o yaşlı bastonla gelen ziyaretcilerin duvarlarını, bilgisayarlarını süslemesi lazımdı çekilecek fotoğrafların. 

Ben yasağı delerek bir kaç kare alabildim içeriden.  
Ziyaretimiz esnasında yabancı bir grupta gelmişti, o yağan yağmura inat. Islanarakta olsa Atamıza saygılarını gösterdi kalabalık grup, içimizdeki vatan hainlerine inat. 
Bir çok fotoğraf çektim Anıtkabir'de. 
Mozolenin önünde Şrf.
Kendi makinemle hayatım buyunca devamlı bakacağım o kutsal mezarı da görüntüledim. 
Daha sonra Aslanlı Yol'a geldik. 
                         Türk'ün en mahrem ve kutsal yerini gezmekle büyük mutluluk ve hüzün duydum...

9 Aralık 2012 Pazar

MKE

Perşembe günü MKE'ye geldik. 
Kayın biraderim (Öz. Hrk. Baş.Kom.) Ahmet tabanca alım işleriyle uğraşırken Şrf'yle ben reyonları gezdik. 
Yerli ve yabancı bir çok silah vardı. 
MKE'nin Kırıkkale'deki fişek fabrikaları 4 sene önce patlamalarla yanmış, savunma sanayimize büyük bir darbe vurmuştu. Ulu Önderimiz ATATÜRK'ün yıllarca önce düşünerek inşa ettirdiği fişek ve silah fabrikalarımız yangından bu yana tekrar faaliyete geçirilmediğini yabancı fişek satışlarından anladım. 
Fotoğrafta görülen fişekler dolar karşılığında ülkemize getirilen fişekler. 
MKE'de işimiz bittikten sonra Ahmet'in Etlik taraflarındaki evine geldik. 
İşte kayın biraderim, Türkiye Tabanca atış Şampiyonu Ahmet...
Ahmet'in evindeki Teşkilat tarafından verilen şiltleri. 
Fotoğrafı bilerek bulanık çıkarttım ki ufak yazı okunup deşifre olmasın diye. 
Bu da J. Kardeşime Nevşehir'den getirttiğim sarı boncuklu nazar boncuğu. 

J. Kardeşim, şayet MKE önündeki buluşmaya gelememiş olsaydı bu boncuğu MKE civarlarındaki bir ağaca çakıp J. Kardeşime ileride bulabilmesi için koordinat dahi verecektim. Bu yüzden buluşma yerine gelirken Şrf'nin çantasında çekiç ve çivi bile getirmiştim. 

Boncuğu ağaca çivilemeye gerek kalmadan J. sözünde durarak dakika bile aksatmaksızın MKE önüne geldiler anneleri Hanımefendiyle birlikte. Bu sırada değerli Arkeoloğumuz f.d. Hanım'a da ne kadar teşekkür etsem azdır. İşlerini güçlerini bırakarak bizleri MKE önünde yalnız bırakmayarak gerçek dost olduklarını göstermiş oldular.   
J. Kardeşim gelirken benim rüyalarımı süsleyen bir kitabı da getirmiş yanında. Tüm sayfaları görsel-yazınsal belgelerle dolu Steve WATKINS ve Clare JONES'in kaleme aldığı "Gezginler İçin Unutulmaz Yürüyüşler" isimli kitap senelerce başucumda duracak. 
f.d. Hanım, Urla'da elleriyle hazırlamış olduğu Ege'mizin zeytinlerinden güzel bir kovanozda mis gibi zeytinler getirmiş. Oracıkta kavanozu açarak zeytinlerin tadına baktık. Cebimde çeyrek ekmek olsaydı utanmadan içine zeytinleri dizer afiyetle yerdim ki cebimde ekmek yoktu:(

Değerli dostlar, iyi ki varsınız...
Mustafa, Ahmet'in oğlu; en sevdiğim yeğenlerimden. Ama yüzünü fazla göremedim, hocasıyla atıştığı için gece nöbetine yazmış kendisini. 

İbni Sina'da intörn yapan Mustafa evine geldiğinde de derslerine çalışmakta. 
İşte benim Aslan yeğenim AYŞE, Ayşe'den bloğumda bahsetmiştim. İmtihanlara girişinden falan. Onu da aldık eve geldik MKE dönüşünde. Ank.Ünv.Biyol. ikinci ayını doldurdu beni en çok seven yeğenim.

Anıtkabir gezimi daha sonra yazacağım.

Değerli DOSTLARIM iyi ki varsınız...