30 Nisan 2012 Pazartesi

Kapıları ve Pencereleri Verniklettim...

Evi yaparken doğaya uyum sağlasın diyerekten kapıları ve pencereleri ahşaptan yaptırmıştım. 
Uzun zamandan beri bu ahşap olan yerlere vernik attırmamıştım. 

Mermercim Yavuz Ustamı aradım, "Yavuzum, bana bu işlerden anlayan bir ustan varsa bul getir şu kapıları pencereleri vernikleyelim tertemiz bir görüntü çıksın meydana." demiştim. Sağ olsun Yavuz ustam Datçanın yerlilerinden Karaköylü Şerif ustayı getirdi. 

Şerif ustanın genç göründüğüne bakmayın 30 küsür yaşında, terbiyeli efendi bir arkadaş. Hemen malzemelerimizi alarak işe başladı. Önce kapı ve pencereleri zımparaladı.
Zımpara işi bitince fırçalarıyla vernikleri sürdü. 
Kapılar düz olmadığından parça yerlerini zımparalarken hayli uğraştı. 
Zımparalanan ahşap yerler pırıl pırıl meydana çıktı.  
Yalnız kapıları ve pencereleri verniklemedik. Balkonun ahşap kısımlarıyle bahçenin giriş kapısını da vernikledi. 
Vernik atıldıktan sonra 2-3 gün kuruması beklendi, 2-3 gün camlar pencereler açık olarak verniğin kuruması beklendi.

Ellerine sağlık Şerif Usta, gerçekten güzel oldu, teşekkürler...

27 Nisan 2012 Cuma

Kargo...

Dün bir telefon geldi, Yurtiçi kargodan arıyorlarmış. Köylere dağıtımları olmadığı için şubeye gelip kargomu almamı istediler.

Akşama doğru merakla gidip kargomu aldım Şfr'den geliyordu. Açmadan eve kadar geldim.

Paketi açtığımda Soner YALÇIN'ın Silivri Cezaevinde yazmış olduğu "SAMİZDAT Hakikatlere Dayanacak Gücünüz Var Mı" isimli kitapla Zühal Ablamın Çorum'a yolladığı çikolatalardan bir kutunun bulunduğunu gördüm.

Çikolata kutusunun üzerine çikolatalardan "Z" harfi yaptım. Teşekkürle Şrf, teşekkürler Zühal Abla...

İnternetten araştırdığımda Samizdat'ın kelime anlamının  "Sovyet bloğunu oluşturan ülkelerdeki kaçak yayınları ve bu yayınların el altından dağıtılmasını kapsayan terimmiş. Komünist rejim tarafından sansürlenen yayınların kopyaları kısa bir sürede basılır ve bu kopyaları alanlar da kopyalayarak dağıtmaya devam edermiş." olduğunu öğrendim.


Havanın kararmasıyla kitap okuma zamanımın geldiğini anlayarak başladım kitabı okumaya. Her sayfada pislik, bulanıklılık, aşağılık, ahlaksızlık gördüm. Sanki kendim yaşıyor gibiydim Soner'in yaşadıklarını, Ülkemin başına gelenleri, halkımızın başına gelenleri, baştakilerin şerefsizliklerini...


Ter içerisinde kaldım kitabın ilerleyen sayfalarında, bunaldıkça dışarı çıktım balkona, özgürlüğün tadını soludum böcek sesleri arasında sigara dumanlarında...


100'üncü sayfaya gelince göz kapaklarım kendiliğinden kapandı... 

25 Nisan 2012 Çarşamba

Kulübenin İnşaası

Gerek duvarların yapımından kalan gerekse bahçe içerisinde traktörler sürdükçe ortaya çıkan taşları bir kenara toplamıştım. Bunlar hem bahçede hiç hoş olmayan bir görüntü arzediyor hem de badem zamanı çalışmalarımıza engel oluyordu. 
Evde bulunan el arabası, kazma, kürek, tırmık, hortum, çapa, ilaçlama tulumbası, kuluçka makinesi, testere gibi bahçe işlerinde kullanılan bilumum malzemelerim evin içerisinde sorun yaratmaya başlamıştı. 

Bunları koymak için bir depoya ihtiyacım vardı. Lakin ufak bir kulübe yapabilmem için bürokrasiyi aşmam gerekiyordu. En sonunda bürokrasi aşıldı ve inşaata başlandı. 

Geçen sene 6 metre kare olarak belirleyip temelini attırdığım inşaat başladı.   
Çineli Ahmet Ustam geçen Pazar günü erkenden gelerek işe başladı. 

İlk işi duvar inşaatından arda kalan kayaları balyozla kırmak oldu. Fotoğrafta Muhammet amcam Çineli Ahmet Ustaya kayanın neresine balyozu vuracağını göstermeye çalışıyor. 

Bu tip büyük kayalarda damarlar bulunur bu damarları keşfettiğiniz anda kayalar ne kadar büyük olursa olsun tek bir balyoz darbesiyle damardan itibaren kayayı parçalarsınız. Gerçi Ahmet Ustanın Muhammet abinin damarı göstermesine ihtiyacı yok, Ahmet ustam işini bilir.  
Ahmet Usta ilk olarak kırmış olduğu büyük kayaları önceden açmış olduğu yerlere duvarların temeli olarak yerleştirdi. O kocaman dediğim kayaları temel bir saniyede yuttu. 
Malzemeninde hazır olmasından dolayı Ahmet Usta görevini hızla yapmaya başladı.
Birinci gün temeller kazılıp, kayalar kırıldıktan sonra ikinci günde temelin üzerine yığdığım ufak taşlarla duvarı çıkmaya başladı Ahmet Ustam. 
Temelden çıkartılan toprak bahçeye serildi. 
Duvarlar yükseldikçe temelin ortasına yığdığım taşlar tükenmeye başladı. 

Ahmet Ustamın en güzel işlerinden bir tanesi de çimento ve kumdan oluşan harcı katiyen bahçe toprağının üzerinde karmaz. Bahçe toprağının üzerinde harcı karmış olsa orasını tekrar kazımamız gerekecek. Fuzulü yere iş açacağız. Birde orada betonlaşan toprağı kazıyıp temizleyeceğiz. İşte Ahmet Usta buna mahal vermemek için ilk lazım olan harcını el arabasında karıyor.  
Daha sonrada lazım olan harcı beton üzerinde kararak bahçe toprağını kirletip ikinci bir eziyetten adamı kurtarıyor. 
İkinci gün akşama doğru Ahmet Ustam taş işini bitirdi.

Bu sırada ben çok rahatladım. Hem bahçemdeki o çirkin görüntü ortadan kalkmış oldu hem de kulübemin temeli bir şeye benzedi.

Bunda sonra yapılacak iş; tuğla getirtmek. Taşların üzerine tuğla çıkılacak. İmkanım olsa kulübenin tamamını taşla yaptıracaktım ama taş çok pahallı olduğundan ve traktörlerin malzeme getirirken bahçeme vermiş oldukları zarardan dolayı tuğla çıkacağız.

Ahmet Ustamın bir haftalık bir işi çıktığından inşaata daha sonra kaldığı yerden başlayacağız...

24 Nisan 2012 Salı

Akrep, Kelebek, Kedi, Kurbağa, Eşek ve Yeşil Örümcek

Köy yeri malum şehir yerine benzemez. Buralarsa sevimli sevimsiz bazı yaratıklar bulunur, hatta bu yaratıkların çoğu evlerimizde bulunur. Biz bunlarla yaşamasını öğrendik artık. Ne kadar zararlı ve tehlikeli olursa olsunlar öldürmeyi hiç düşünmedim bu hayvancıkları. Elimden geldiği kadar evden uzak tutmaya bir şeylerle alıp bahçeye atmaya çalıştım

Resimde görülen akrebi kulübenin inşaatı sırasında Çineli Ahmet Usta ufak taşın üzerinde bulmuş eve balkonuma getirdi bak diye. Ben de hemen fotoğrafını çektim. Bu sırada akrep zehirli kuyruğunu kaldırıp, savunmaya geçerek evin içine girmeye çalıştı. Bir bezle yakalayarak bahçenin dışına attım.   
Evin salonunda tül perdemde bir şey kımıldıyordu epeyce büyük bir şeydi önce ne olduğunu anlayamadım perdeyi çevirip baktığımda kocaman bir kelebek olduğunu gördüm.

Ne kadar da büyük bir şeydi. Ya evin içerisine girdi yada evde larva iken kelebek oldu. Elimin büyüklüğünü bilen bilir, işte o elin avuçlarında bile kocaman duran güzel kelebeğim... 
Elimle havaya attım ki uçsun gitsin diye. Elimi elleriyle o kadar sıkı kavramıştı ki uçacağına yere düştü kelebeğim. Sonra da uçup gitti. 
Hayvanların en güzeli en sempatiği Karakızım; bu sene de köye geldiğimi duyar duymaz gelip yanımdan ayrılmadı. 
Bu da bir kurbağa, hem de ne kurbağa Baba Kurbağa. Duvarın yanındaki büyük taşımın altını mesken tutmuş. Geceleri bir kurbağa sesi geliyor ki sormayın. Sabah araştırdığımda bağıran buymuş, ellemedim dursun orada istediği gibi bağırsın dedim. Lakin ertesi sabah baktığımda yol almıştı kurbağam.  
Kim bağladıysa bahçemin hemen yanına birisi bu eşeği bağlamış gitmiş. Hayvancağız sabaha kadar bağırarak sahibini çağırdı. Meğerse çok susamış. Sabah erkenden kalkıp çevreyi kolaçan ettiğimde bu merkebi gördüm ve hemen su getirdim verdim. Veriş o veriş arkadaş olduk hemen. 
Bu da devasa bir örümcek hem de yeşil renkli ve çok süratli bir mahlukat. Evimin dış duvarında dolanıp duruyordu.

İşte böyle köy yeri dedim ya her türlü sevimli sevimsiz yaratığı her an için görmeniz olası...

22 Nisan 2012 Pazar

Gençler Kıraathanesi veya Memedin Kavesi

Hızırşah köyümüzde iki tane kahvehane bulunmaktadır. Biri Mehmet'in Gençler Kıraathanesi diğeri de köy kahvesi. Köy kahvesine genelde köyün ihtiyarları takılır. Muhtarlık bildirileri buraya asılır. Mehmet'in kahveye ise köyün gençleri işleri bittiğinde gelir.

Kahvehanenin hemen yanında ise gene Mehmet'in çalıştırdığı bakkal bulunmaktadır.  
Mehmet, köyün sevilen simalarındandır. Yenilikçi bir arkadaştır Datça'ya gelen yeni ne varsa alır getirir kahvesine koyar. Her sene mutlaka bir değişiklik yapar hatta her ay. 
Burası kıraathanenin giriş bölümü. Burada muntazaman her gün gelen günlük gazeteler okunur. (Masada oturan Mehmet ve kucağında oğlu)
Aynı odada bir de kitaplık bulunmaktadır Gerçi köyün gençleri işlerinin yoğunluğundan burada kitap okuyamazlar. 

Kitaplığın üzerinde ise köyümüzün gençlerinin ve öğrencilerinin ilçe veya Muğla il merkezindeki futbol, voleybol, basketbol gibi sportif yarışmalar ile bilgi yarışmalarında kazandıkları kupalar ve şiltler bulunmaktadır. Bunlarda burada Mehmet'in kıraathenesinde sergilenmektedir. 
Burası kıraathanenin orta bölümü. Çayocağı burada bulunur. Çay haricinde köyümüze mahsusu adaçayı, kekik, narpuz gibi bitki çayları da içmek mümkündür. 

Koladan sodaya her türlü meşrubat bulunur. Birada bulunur.  
Sürmeli bir kapıyla üçüncü bölüme geçilir. 
Üçüncü bölümde tuvaletlerle Mehmet'in kendi zevkine göre döşediği eski eşya ve köy eşyalarından kurulu bir sergi salonu görüntüsü vardır. 

Tuvaletin lambaları birisi içeri girdiğinde açılır, ellerinizi yıkadıktan sonra elinizi altına uzattığınızda kağıt mendil çıkartan bir makine dahi bulunmaktadır. Bu lambaların kendiliğinden yanması, mendil makinasını ben İstanbul'da çoğu kıraathanede görmedim. Mehmet'in yaratıcı ruhunu buradan anlayabilirsiniz.   
Yine aynı bölümde Mehmet'in yaratıcı fikirlerini görmeniz mümkün. Duvardaki kartonpiyerler, ahşap bir dolap ve içerisindeki minderler...
Dördüncü bölümde ise gençlerin oturup okey ve iskambil kağıdı oynadıkları yer ile televizyon seyrettikleri mekan bulunur. Buraya güzel bir görünüm vermek için tavanına balık ağları bile asmış Mehmet. 

Kıraaathane her zaman tertemizdir. Kimse burası bir köy kahvesi diyemez. Zaten içeri giren yabancılar hayretler içinde kalmaktadır. 
Duvarda çok büyük ekranlı bir televizyon bulunmaktadır. Müşteriler buradaki televizyondan haberleri, proğramları, müzik klipleri ile yasal olarak cd filmleri seyrederler.  
Açık salonun hemen karşısında ustalığını Emecik köylü Zafer Ustanın yapmış olduğu harika bir ocak bulunmaktadır. Soğuk olan bazı günlerde ocağın yanması havanın soğuğunu gerçekten kırmaktadır. Burada Mehmet öyle eften püften şeyler yakmaz, koca koca ağaç kütükleri yakar.
Mehmet buraya bahçelerindeki eski kuyuya bazı eklemeler yaparak güzel bir görüntü vermiştir.

Fotoğraflardan da görülüp anlaşıldığı gibi Hızırşah köyüm her türlü yeniliğe ve genç-yaratıcı beyinlere sahiptir.

Çoğu büyük şehirlerde böyle güzel görüntülere sahip kıraathaneler olmamasına karşılık köyünde olması bizleri mutlu ediyor. Buradan tekrar kutlarım seni Mehmet kardeşim...

Kayısı Ağacımı Budadım

Diktiğim günden beri budamadığım salkım saçak olan kayısı ağacımı budadım

Ağaca derli toplu bir görüntü verdim. Şimdi budamadığım zaman ilerde başıma dert olacaktı biliyorum. Ağaç ağaçlıktan çıkacaktı gösterişsiz bir ağaç olarak duracaktı bahçenin içinde.
1 Hafta önce ki meyvelerle şimdiki meyvelere bakılırsa ne kadar büyüdükleri anlaşılacak

Dün köyümde bilgisayardan çok iyi anlayan bir çocuk buldum İngilizce olan bilgisayarımı Türkçeye çevirttim. Resimlerin altına yazı yazmayı da öğretti bana bu bilgisayarda, yalnız i ü ç gibi harflerin nasıl çıkacağını hangi tuşlara basmam gerektiğini bir kağıda yazdım bu gibi harfleri yazarken çok zorlanıyorum

20 Nisan 2012 Cuma

Srf Patateslerın Capalandı

Srf sakın ıhmal edıyorum sanma
Resımde goruldugu gıbı patateslerın capalandı etrafındakı otlar alındı kenarlarına topraklar yıgıldı
2 gunde bır suluyorum gercı bu hafta cok yagmurlu gectı suya ıhtıyacları yoktu ama ben senın hatırına onlara gene ozen gosterdım

Sana katılıyorm dıkılınce her sey oluyor ama sen yorulma dıye ben dıkmenı ıstememıstım
Iyıkı dıkmıssın

Muhammet amca bu sene bunlardan 1 cuval yersınız dedı

Tertemız bıraktıgın bahcen yagan yagmurlarla tekrar yeserıp otlarını buyuttu merak etme traktorcu Murata soyledım gelıp tekra surup capa yapacak gelınce bıraktıgından guzel bulursun

Arka planda kumlar malzemeler falan gorulmekte kulubenın ınsaatına baslandı fotografları yapıstıracagım

18 Nisan 2012 Çarşamba

En Sonunda Kaparıyı Dıktım

En sonunda kaparıyı dıktım
Tohumundan bır turlu yetıstıremedıgım kaparıyı dıkmeyı basardım
Muhammet abı musaıt oldugunda Pırenlık taraflarına gıttık
Yol uzerınde bır tane bulduk ama bıze gore degıldı 
Yol uzerınde buldugumuzun yenı fılızlerınden kopartarak bır saksıya dıktık bunu deneme amaclı yaptık bakalım tutacak mı dıye
Bır yerden bır tane genc bır fıdan bularak sokmeye karar verdık
Oralardan gecmekte olan koylum Mehmer Alı beyınde yardımıyla genc kaparı fıdanını soktuk
Muhammet abının yardımıyla bahcemın musaıt bır kosesıne dıktık
Sıra yapılan operasyonun krıtıgıne geldı kaparı fıdanı uzerınde fıkırler yuruttuk

17 Nisan 2012 Salı

Kormen Lımanı

Pazar gunu cok guzel bır hava vardı Atladım Muhammer amca ıle Kormen Lımanına gıttım

Yapıstırdıgım resımlerımın sag alt kosesıne KAVAKTAN TABUT yazıyordun bu bılgısayarda onu yapamadıgım ıcın arabam neredeyse ben oradayım demektır 
Kormen Lımanı Datcanın Karakoy koyune baglıdır Buraya balıkcı kayıkları ıle Datca\Bodrum arası sefer yapan ferıbotlar demır atar bır de yerlı ve yabancı yatlar gelır
Burası konum olarak Ede Denızındedır Cevat Sakır KABAAGACLI nın Halıkarnosu tam karsıda gorulmektedır Aksam olunca Bodrumun ısıkları bu lımanda yakamoza donusur
Bu sene ferıbot seferlerı kesıntısız olarak devam etmıs
Resım buyultulup dıkkatlıce bakıldıgı zaman karsıda Yunan adalarını gormek mumkun

Bır ulkeye ancak bu kadar yakın oluna bılır 
Lımanın sol tarafında bır Nısan sabahının muhtesem goruntusu ınsanın ılıklerıne kadar ıslıyor
Sabahın yedı bucugunda lımanda oldugumuz ıcın etrafta kımseler yoktu